YORUMLAR:
Nikolay Gogol’un kaleme almış olduğu eser, Çiçikov isimli eski bir devlet memurunun kolay yoldan zengin olmak için gayri resmi çabalarından sonuncusunu anlatırken bir yandan da dönemin Rusya’sına ilişkin her açıdan bir gözlem niteliği taşıyor.
Eserin konusu, Çiçikov isimli ana karakterin, toprak sahiplerinin köleleri ve işçileri statüsündeki kişilerin kayıtlarının güncel tutulmaması ile, eski memuriyet görevlerinden kovulması ve uzaklaştırılması neticesinde yine zengin olup çok para kazanmak için amaçladığı plana dayanıyor. Arsa sahiplerinin kağıt üzerinde canlı gözüken ancak yaşanan veba salgını ile ölmüş olan işçilerinin resmiyette hala vergi sorumluluğu olduğunu bilen Çiçikov, bunları toplu bir şekilde kendi adına tescil ettirerek devletten hepsini rehin olarak bırakması karşılığında yüklü bir miktar ücret almayı planlıyor. Ancak ana karakter, her ne kadar birçok zorluk ile mücadele edip bu amacına yaklaşsa da en sonunda yaptığı işlemin yasa dışı olması sebebiyle onu ihbar eden birisi tarafından tutuklanıp Sibirya’ya gönderilme aşamasına geliyor. Bu süreçte ise, aşağıda daha detaylı bir şekilde ifade edileceği üzere, devlet içindeki yozlaşmış yapının her memur için kirli çamaşırları ortaya çıkarma potansiyeli sebebiyle serbest bırakılarak bulunduğu bölgeden uzaklara yerleşmesi için kaçmasına müsaade ediliyor.
Ana karakter ve yazarın bölümler arasında ayrı ayrı ifadeleri ile hazırlanan eserde, değişen karakter örgüsüne bakıldığı zaman, dönemin kültürel ve toplumsal değerlerindeki birçok yozlaşmaya net bir şekilde parmak basılmış olduğu görülüyor. Devlet memurlarındaki yozlaşma ile yaygınlaşmış olan rüşvet uygulaması, kitabın sonunda da açıkça ifade edildiği üzere, resmi olmayan bir kanun niteliğinde görülüyor. Hatta bu yozlaşmaya ilişkin ana karakterin hukuki danışmanının notlar kısmında gösterilen ifadeleri (madde 28), söz konusu düzenin bulunduğu ülkelerde hukukun da işleme yöntemine dair önemli mesajlar ihtiva ediyor.
Belirtilen hususlara ek olarak, dönemin kültürel yaşamına ilişkin de, günümüz Türkiye’sinde de hala karşılaştığımız batı özentiliğinin Çarlık Rusya döneminde de fazlasıyla görülüyor olması yazarın yakınarak eleştirdiği hususlardan birisi olarak ortaya çıkıyor. Özellikle dilde kullanılan Fransızca ve İngilizce tabirlerin fazlalığı, yeri geldiği zaman yazar tarafından okuyucuya hissettiriliyor. Görüldüğü üzere, yükselişte olan Avrupa kültürünün Türkiye (O dönem Osmanlı İmparatorluğu) gibi diğer doğu devletlerinde de tesir alanının genişlediği açıkça anlaşılıyor. Ancak eleştirilen husus olarak, ülkemizde de yıllardan beri süregeldiği üzere, batının ülkeye faydası olacak ilim ve fen hususlarındaki yanlarının değil, yalnızca yüzeysel bir şekilde batılı gözükme çabası olduğuna net bir şekilde dikkat çekiliyor.
Rus toplumunda sıkça görülen en büyük sorunlardan birisi olan tembellik hastalığına da Hlobuyev isimli karakter sayesinde net bir şekilde değiniliyor. Her şeyden yakınan, elinde hiçbir zaman yeterince fırsat olmadığını ifade eden arsa sahibi, gerçek değerinin çok daha yüksek olduğunu bilse de, çalıştıramadığı için kendi çiftliğini Çiçikov’a neredeyse 1/8 fiyatına satıyor. Savurganlığı ve vurdumduymazlığı sebebiyle de içten içe ömrü boyunca sefillik içinde yaşayacağı gerçeğini, herhangi bir işte başarılı olamayacağı yönündeki ifadeleri ile sebeplendirmeye çalışıyor. Dolayısıyla, hepimizin hayatında her gün karşılaşabileceği bir başarısızlık modeli olarak nelerin söylenmemesi ve yapılmaması gerektiğine ilişkin önemli bir kişisel gelişim dersi aktarma görevini üstleniyor.
Sonuç olarak, kültürel, toplumsal, ekonomik ve siyasi yönden birçok hususa değinmeyi ve bu konularla, adeta yaşadığı dönemin portresini çıkarmayı başarmış olan yazarın eseri, sürükleyici ve özgün bir roman olarak herkesçe okunması gereken bir kitap olduğunu gösteriyor.
NOTLAR (*):
1. Ekselansları ifadesi, Çarlık Rusya’sında memurlar arasındaki unvan ve hitap silsilesine göre müsteşar unvanındaki kişilere yalnızca “Yüce Efendim” diye hitap edilirken, “ekselansları” hitabı bir üst unvandaki baş müsteşar için kullanılmaktaydı.
2. Ne okuduğu değil, okuma işi hoşuna gidiyordu ya da daha iyi bir anlatımla harflerin bir araya gelerek, bazen hiç anlamadığı, sözcükler oluşturduğu okuma süreci hoşuna gidiyordu.
3. Rus insanı böyledir; kendinden bir basamak daha yukarıda olan birini tanıdığında burnu büyür, bir kont ya da knyazla* bir anlık tanışıklığı en sıkı dostluk ilişkisinden daha üstün tutar. (19. Yy’da ortaya çıkan şehir ve bölge beyliklerinin yöneticisi, derebeyi olan knyazlar merkezi yapılanmayla birlikte Çarlığın yönetimine bağlı hale gelmişlerdir. Babadan oğula geçen knyazlık unvanı, 18. Yy’da çar tarafından dağıtılan bir unvana dönüştürülmüştür. Bizde yapılan çevirilerde önceleri prens olarak algılanan knyazların hükümdar soyuyla herhangi bir alakaları yoktur. Rusça’daki Büyük Knyaz ve Büyük Knyaginya ise çar ailesinden olanların taşıdığı bir unvandır. Bu unvan da merkezi devlet yapısı oluşturulduğunda bütün knyazları bir araya getiren Moskova Büyük Knyazlığı nedeniyle kullanılmaktadır.
4. 1861 yılında kaldırılana kadar Çarlık Rusya’sındaki bütün köylüler, toprak sahibinin kölesi sayılmaktaydı ve ancak beyin izniyle oturdukları yeri değiştirebilirlerdi. Bey eğer isterse bütün ailesiyle birlikte kölesini, canını kiralayabilir ya da satabilirdi.
5. Zaten dünyada her şey şaşılacak şekilde, üzerine çok düştüğünde neşe bir anda hüzne dönüşür ve Tanrı bilir, aklına neler neler takılır.
6. Nozdrov’un yüzünün okura, artık öyle ya da böyle tanıdık geldiğini sanıyorum. Bu tür insanlarla herkes sık sık karşılaşır. Daha çocukluklarında ve okulda arkadaş canlısı olarak tanınan ama epeyce de dayak yiyen girişken tiplerdir. Yüzlerinde her zaman içten, açık, gizlisi saklısı olmayan bir ifade vardır. Çabuk kaynaşırlar, sen daha yüzüne bakmaya fırsat bulmadan senli benli olurlar. Dostluklarının ebediyete kadar sürdüğünü sanırsın ama genellikle arkadaş olduklarının akşamında kavga ediverirler. Her zaman geveze, eğlence düşkünü, atılgan ve gösterişçidirler.
7. (Beşlik tabiri, Rusça’da Yunan Tita harfinden bozma fetük şeklindedir. Arapça-Osmanlıca beş rakamının O yazımı gibi argo dilinde homoseksüel anlamında kullanılır.)
8. Sayım belgesi verildikten sonr bu dünyadaki varlıkları sona eren canların, bir sonraki sayıma kadar canlı kabul edildiğini, bu durumun da devletin işleyişi açısından bir sürü sorun doğurduğunu, bunun düzeltilmesi için bir yığın gereksiz işlem yapılması gerektiğini anlattı… Ölenlerin canlı olarak kayıtta tutulmasının yasal olduğunu ancak bunun birçok toprak sahibi için sorun yarattığını anlattı Çiçikov.
9. Çağdaş yargı, güneşi incelediğin camla, gözle görülmeyen küçük varlıları incelediğin camın aynı olduğunu kabul etmez; çünkü çağdaş yargı, aşağılanan yaşamdan aldığın bir sahnenin parlatılarak bir inci tanesi haline getirilmesi için büyük bir ruhsal derinlik gerektiğini kabul etmez; çünkü çağdaş yargı, soylu coşkulu bir gülüşün, yüce lirik bir hareketin yanında durmaya değer olduğunu ve bu gülüşle gezgin şaklabanların maskaralıkları arasında büyük bir uçurum olduğunu kabul etmez! Çağdaş yargı kabul etmediği yazara her türlü serzeniş ve kınamayı layık görür; böylece bu yazar kimseden ilgi, yakınlık, anlayış görmeden, kimsesiz bir yolcu gibi, yolun ortasında öylece ortada kalır.
10. Bir milyoner alçaklığı, hiçbir çıkara dayanmayan, hiçbir hesabı gözetmeyen alçaklığı görme ayrıcalığına sahiptir; birçokları ondan herhangi bir şey koparamayacaklarını ve buna hiçbir hakları olmadığını çok iyi bilirler ama yine de onu karşılamaya koşarlar, kah gülümser, kah şapka çıkarırlar, kah milyonerin de katılacağı yemeğe katılmak için canla başla çalışırlar.
11. Rusya’da yazarın durumu böyle! Sokak ağzından bir sözcüğün kitaba girmesinde suçlu olan yazar değil, okurlardır, özellikle de yüksek tabakadan okurlardır; birincisi onlardan doğru düzgün tek bir Rusça sözcük bile duamazsınız, oysa Fransızca, Almanca ve İngilizce’yi öyle özenli, öyle düzgün konuşurlar ki, telaffuzlarında bile tek bir kusur bulamazsınız; Fransızca’yı genizden “r” ve “l”leri yutarak, İngilizce’yi kuşlar gibi, öyle ki yüzlerini bile kuşlara benzeterek konuşurlar hatta yüzlerini kuşlar gibi yapmayanlarla alay ederler. Rusça konuşmaya gelince onlar için bir önemi yoktur ama yurtsever olduklarından dolayı daçalarına mutlaka Rus izbası* yaptırırlar. (Yazlık ev; izba-Rus köy evlerinin genel adı.)
12. Kuşkusuz insan neslinin kadın kısmı daha akıllıdır, ama saygıdeğer okurlar, itiraf etmek gerekir, daha akıllı olanlar da var.
13. Aptalın sözü ne denli aptalca olursa olsun bazen akıllı birinin kafasını karıştırmaya yeterlidir.
14. Bu baloları kim uydurduysa hepsinin canı cehenneme diyordu, “Nedir bu saçmalık?” Eyalet kıtlıktan geberiyor, her şey ateş pahası, bunlar balo peşindeler! Ya kadınlar, neydi öyle giydikleri şeyler! Her birinin üstündeki en az bin ruble! Hepsi köylülerin vergileriyle ya da daha kötüsü vicdanlarının bedeliyle. Neden rüşvet aldığın ve ruhunu kıvrandırdığın belli değil mi; karına yeni bir şal ya da neydi adı, lanet olsun, geniş etekli giysiler almak için. Balo dediğin eğlencenin kendisidir, demezler mi! Tamamıyla rezalet bir şey bu balo, ne Rus doğasına ne de ruhuna uygun, şeytanın bile bilmediği bir şey; yaşını başını almış biri kara şeytan gibi kapkara giysiler içinde fırlar ve başlar ayaklarını işletmeye. Bunların hepsi maymunluktan! Fransızlar kırkında, on beş yaşındaki çocuk gibi mi davranıyorlar, hadi biz de öyle yapalım. Hayır… Doğrusu ben her balodan sonra günah işlemişim gibi gelir, anımsamak bile istemem.
15. Korku bulaşıcılıkta vebadan daha tehlikelidir, anında yayılır.
16. Aklımıza eser esmez hemen bir yardım, hayır, destekleme derneği kurarız. Amaç harikadır ama bir sonuç çıkmaz. Bunun nedeni belki de, daha ilk başta tatmin olmamız ve başlatarak zaten amacın hasıl olduğunu düşünmemizdir. Örneğin yoksullar için kurduğumuz yardım derneğinde epeyce bir para topladık diyelim, bu taktire şayan olayı kutlamak için hemen şehrin ileri gelenlerine bir yemek veririz, kuşkusuz toplanan paraların yarısı bu yemeğe gider; kalan parayla komite için ısıtmalı ve bekçili harika bir bina kiralarız, en sonunda yoksullara dağıtılmak üzere elimizde beş buçuk ruble kalır ancak bu paranın dağıtılmasında komite üyeleri arasında birlik sağlanamaz, herkes kendi adamını yararlandırmak ister.
17. (Rusya’da Çarlık döneminde beş rublelik banknotlara mavi denilmektedir.)
18. Çiçikov: “Ne zamandır eldivenlerimi arıyorum, oysa onlar kemerime takılıymışlar! Yeni sayım belgesi verilinceye kadar bütün bu ölü canları satın alsam, diyelim bin tane satın aldım sonra da Vesayet Sandığı’na can başına iki yüz rubleden rehin verdim, al sana iki yüz bin ruble! Üstelik tam da zamanı, her yerde salgın vardı, Tanrı’ya şükür, bol bol öldüler. Toprak sahipleri ellerinde ne var ne yok kumarda, içkide bitirdiler; hepsi Petersburg’a devlette iş bulmaya koşturuyor; çiftlikler terk edilmiş durumda, doğru dürüst yöneltilmiyor; üstelik her geçen yıl vergileri ödemek daha da zorlaşıyor; dolayısıyla toprak sahipleri vergi vermektense gönül rahatlığıyla satarlar, hatta belki de üste para bile alabilirim. “
19. Bütün suç sahiplenmektedir. Dünyanın kötü diye nitelediği bütün işler ondan kaynaklanmaktadır. Bu karakterde iğrenç bir şeyler olduğu doğru ama okur, kendi hayatının akışı içinde böyle bir kişiyle dost olup ekmeğini paylaşabilir, iyi zaman geçirebilir ama bu bir kitap kahramanı olduğunda ona yan gözle bakmaya başlar. Ancak bilge olan, hiçbir karaktere önyargı ile yaklaşmaz; öncelikle onu inceler ve derinlemesine kavramaya çalışır. İnsanın içindeki her şey çok çabuk değişir, daha göz atmaya fırsat bulamadan, içindeki yaşam suyunu emen korkunç bir kurt büyüyüverir. Yalnızca büyük tutkular değil en küçük arzular bile, nice kahramanlıklar için doğmuş insanın içinde büyür, kök salar; onun kutsal ve büyük görevlerini unutturup küçük, değersiz şeylerde kendine büyük ve kutsal şeyler bulmasına neden olur. Denizdeki kum kadar çoktur, insanoğlunun tutkuları, hiçbiri diğerine benzemez, en değersizi de en güzeli de hepsi önceleri insanoğluna bağlıyken, sonrasında onun hakimi olurlar.
20. Skudronjoglo “Koşkarov, insanın yüreğine su serpen bir vakadır. Akıllı adamların aptallıklarını bize gösterdiği için gerekli biridir. Ne işe yaradığı bilinmeyen bir sürü şey kurdular; idareler, daireler, yönetimler, atölyeler, fabrikalar, okullar, komisyonlar. Sanki ülkelerinde de aynı kurumlar var. “
21. Senin köylülerini onları köy yaşamında koruman için varlar. Nedir bu yaşam? Köylü neyle uğraşır? Tarımla? O zaman onun iyi bir çiftçi olmasını sağlamaya çalış. Tamam mı? Hayır, aklı evveller çıkmış, “Bu durumlarından onları kurtarmak gerekir. Çok kötü ve sade bir hayatları var,, onları lüks yaşamla tanıştırmak gerek” diyorlar. Kendileri bu lüks düşkünlüğü yüzünden insanlıktan çıkıp paçavraya dönüşmüşlerdir, öyle ki on sekiz yaşındaki delikanlı bile bin bir çeşit hastalığa kapılmıştır; ne dişi kalmıştır e de saçı. Şimdi bu hastalıkları köylülere de bulaştırmak istiyorlar. Neyşe Tanrı’ya şükür ki bizde hala bu saçmalıklara bulaşmayan bir sınıf var!
22. Binlikler günahsız kazanılmaz ama milyonlar rahatlıkla kazanılır. Milyonerin eğri büğrü yollara sapmasına gerek yoktur. Yolu düpdüzgün uzanır, yürür, ve önüne ne çıkarsa alır. Kimse karşı çıkamaz.
23. Eğer kısa sürede zengin olmak istiyorsanız, hiçbir zaman olamazsınız ama zamanı dert etmeden zengin olmak isterseniz, çok kısa sürede zengin olursunuz.
24. Hlobuyev “Biz eğitimliyiz de ne olmuş, şu halimize bak? Üniversiteye gittim, sanat dahil her dalda dersleri dinledim ama düzenli yaşamayı öğrenemedim, tam tersine gereksiz bir sürü şeye para harcama sanatını öğrendim, harcadıkça para harcanarak daha bir sürü şey olduğunu gördüm. Neden, kötü okuduğum için mi? Hayır, herkes böyle okudu. Belki iki üç kişi bu çemberden çıkmayı başardı, belki de zaten bizden daha akıllıydılar, diğerleri ise sağlığa zararlı ne varsa öğrendiler, bir de para harcamayı. Çünkü okula yalnızca profesörleri alkışlamak, onlara nişanlar vermek için gittik, onlardan bir şeyler almak için değil. Kısacası eğitimden işimize geleni aldık, yani kabuğunu ama özünü hiç almadık.”
25. Dünyayı bilmekle ondan yararlanmayı bilmek arasında bu kadar mı büyük fark olur? Bütün projeleri, ansızın bir yerlerden yüz ya da iki yüz bin bulmak üzerine kuruluydu. Bu parayı bulsa her şey gerektiği gibi yürüyecek, çiftlik yoluna girecek, borçlar ödenecek, gelirler dört katına çıkacaktı.
26. Rusya’da Moskova’da ve diğer şegirlerde öyle nice bilgeler yaşadığından, yaşamlarının birer bilmece olduğundan henüz habersizdi. Boğazına kadar borç içinde yüzen ve hiçbir yerden geliri olmayan biri ziyafetler verir, her seferinde bu son ziyafet diye düşünür davetliler, ertesi gün hapse atılacağını konuşurlar ama aradan on yıl geçer, bizim bilge yine ortalıktadır, eskisinden daha çok borç takmıştır, yine ziyafetler verir, davetliler yine bu son diye düşünür yine ertesi sabah hapsi boylayacağından emindirler. Hlobuyev de böyle bir bilgeydi işte. Yalnızca Rusya’da mümkündür böyle şeyler. Elinde hiçbir şeyi yokken ikram eder, ziyafet verir, hatta kente gelen artistleri himayesine alır, onlara yatacak yer ve ev açar, yedirir içirir. Kentteki evini gören biri oranın kime ait olduğunu anlayamaz bile.
27. Krasnaya Gorka: Kökeni pagan kültürüne dayanan ve baharın gelişinin kutlanıldığı güzel yer, güzel tepe anlamındaki bu şenlik daha sonra Hristiyanlıkla bağdaştırılmış ve paskalyadan sonraki ilk Pazar günü olarak kutlanmaya başlamıştır. Baharda, karın ilk çekildiği kuru yerlerde ateşler yakılır, şarkılar söylenir, halaylar çekilir, köylerde düğünler özellikle bu döneme denk getirilirdi.
28. “Olguları, olayları toplayın! İnanın, sürekli çalışan kafa daha işlek olur. Öncelikle size yardım edileceğini aklınızdan çıkarmayın. Zor işlerde herkes kazanır; memur sayısı artar, alacakları maaş da artar… Kısacası işe olabildiğince çok kişi karıştırmak gerekir. Kimilerinin başı yanacakmış dert değil, kendilerini savunmaları pek de zor değil, belgeleri çürütecekler, satın alacaklar… İşte size emek parası… İnanın bana, işler kritik bir hal aldığında en iyisi sarpa sardırmaktır. Öyle karıştıracak, öyle ters yüz edeceksin ki hiç kimse hiçbir şey anlamayacak. Bilindiği gibi bulanık suda yengeç daha iyi avlanır. Herkes işin karmakarışık olmasını bekler” Filozof Hukuk danışmanı özünün burasında, öğrencisine Rus dili gramerinin zor bir konusunu açıklayan öğretmenin baktığı aynı memnuniyetle Çiçikov’un gözlerinin içine baktı.
29. Alevli Navarin Dumanı: 1827’de Osmanlı donanmasının Navarin’de yakılmasına gönderme yapılan bir renk olarak eserde kullanılmıştır.
30. Yürümeye başlayan sonunda gideceği yere ulaşır, ulaşacağına dair her zaman bir umut vardır. Ancak öylece boş oturup avarelik eden nasıl yola koyulur? Yolun ona gittiği görülmemiştir ki.
31. Yalnızca kendi yükümlülüklerini yerine getiren babalar çocuklarının eğitimini üstlenebilir.
32. Yasal yönetimin yanında ilkinden daha güçlü yasal olmayan bir iktidar oluşmuştur. Herkesin bildiği gibi kendi koşullarını açıklamış, her şey ölçülüp biçilmiş ve fiyatlandırılmış. Herkesten, diğer yöneticilerden ne kadar bilge ve akıllı olsa da hiçbir yönetici ahlaksız memurlarının peşine diğerlerini takarak bu işleri önleyemediği gibi kötülüğün kökünü kazıyamaz. Düşmana karşı ayaklandığımız gibi her birimiz kötülüğe karşı savaşmadığımız sürece başarısız oluruz.
DEĞERLENDİRME:
Konu: Çiçikov isimli ana karakterin, toprak sahiplerinin gerçekte ölmüş ancak kağıt üzerinde canlı gözüken kölelerini, devletin bildirim konusunda vergi mevzuatından kaynaklanan eksikliği sebebiyle, satın alıp devlete rehin vererek gayri resmi olarak kısa yoldan zengin olma çabasına ilişkin serüveni konu ediliyor.
Üslup: Anlatım bakımından, romanlarda olması gerektiği kadar betimleme ve tasvir ile sade bir dil kullanan yazarın üslup bakımından Rus ve dünya edebiyatında neden kalıcı bir yer edinmeyi başardığı açıkça görülüyor. Hem ana karakter üzerinden hem de aralarda kendi görüşleri ile de okuyucuyu hikayeden koparmadan oluşturmuş olduğu biçem, oldukça önemli bir üslup başarısını gösteriyor.
Özgünlük: Konusu yönünden, hem tarihsel olup hem de özgün olmayı başarabilen nadir romanlardan olan eser, klasikler kategorisinde özgün bir roman olarak önemli bir yer edinmeyi hak ediyor.
Karakter: Zengin bir karakter şeması olsa da, yan karakterler yalnızca ana karakterin duygu ve düşünce dünyasına ilişkin izlenimlerin yazarın bakış açısı ile de okuyucuya aktarılması gayesinden ötesini barındırmıyor. Bununla birlikte yan karakterlerin Rus toplum yapısının adeta mozaiği mahiyetinde olduğunu ve bu hususun açıkça yazarın tercihi doğrultusunda meydana geldiğini belirtmek gerekiyor.
Akıcılık: Üslup kısmında belirtilen unsurlar ile birlikte, yalın ve genel olarak akıcı devam eden eserin, baş kısımlarında olayların sebeplerine değinilmemesi dolayısıyla bazı bölümleri durağan ilerlese de sonlara doğru oldukça sürükleyici bir şekilde okuyucuyu kendisine bağlamayı başarıyor.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 9
Üslup: 8,5
Özgünlük: 9
Karakter: 8,5
Akıcılık: 8
puanlarını alan eserin genel ortalaması, 8,6 puan almayı hak ediyor. Bu yönüyle de kesinlikle okunması gereken eserlerden birisi olduğunu belirtmek gerekiyor.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
ÖLÜ CANLAR
Yazar: Nikolay Gogol
Yayınevi: Koridor Yayınları
Baskı: İstanbul - 2020
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments