top of page

80 GÜNDE DÜNYA GEZİSİ - JULES VERNE



YORUMLAR:

Jules Verne'in dünya çapında en bilinen klasik eserleri arasında olan kitap, tam anlamıyla dönemin dünya bakışını değerlendirmek ve aynı zamanda bilimsel veriler ile desteklenen bir gezi temalı serüven romanı mahiyetindedir. Ana karakter Fogg, Reform Kulüp adlı bir yerde tanıdıkları diğer zengin insanlar ile muhabbet esnasında girmiş oldukları bir iddia sebebiyle 80 gün dolmadan dünyayı turlayabileceğini iddia etmiş ve büyük bir para bahsine girmişlerdir.

Ana karakter Fogg, serüvene başlarken yanına Passepartout isimli uşağını da alarak 20.000 pound gibi yüklü bir miktar ile 1872 senesinde bu hedefini gerçekleştirmek için yola çıkıyor. Uşağı, efendisini genel manada çok masraflı ve birçok müşkül duruma soksa da Fogg'un onu sürekli yanında bulundurmak istediği de her zorlukta ortaya çıkıyor. Fakat burada yazarın Fogg karakterinin yine kişiliğine gönderme yaptığı da dikkat çekiyor. Her ne kadar uşağını zorluklardan kurtarmakta tereddüt etmese de efendisi Fogg, bunu asıl olarak gayesine ulaşmak için gerçekleştiriyor. Yeri geldiğinde uşağını Japonya'da bırakması da bu duruma en net örneklerden birisi olarak okuyucuya gösteriliyor.

Fogg, yazarın kendisine biçmiş olduğu soğuk ve tepkisiz İngiliz karakterine karşın, yolculuk esnasında Hindistan'da ilkel kabilelerin birisinden Bayan Aouda isimli bir kadını ibadet uğruna Tanrılara kurban edilmek için yakılmaktan son anda kurtarmaya karar veriyor. Bununla birlikte kadının yolculuğa kendileri ile devam etmesine de razı gösteriyor. Yazar tarafından kadın, her ne kadar oldukça çekici olarak tasvir edilse de Fogg ona hiçbir zaman tam manasıyla cinsel dürtülerle yaklaşmıyor. Fakat bu karakter ile yolculuğunun sonunda yaşadıkları onca şeyden sonra birbirlerine duydukları karşılıklı saygı bir süre sonra sevgiye de dönüşüyor. Belki de yazarın sonunda bahsettiği üzere, bir kadın için bütün dünyayı gezmeye bile değeceği mesajı okuyucuya verilmekten çekinilmiyor. Hem de bu mesaj, en son satırlarda, kitabın muhtemelen hiçbir okuyucu tarafından tahmin edilemeyecek bir son ile bitmesine vesile oluyor.

Yolculuğun devam eden kısımlarında birçok macera yaşayan Fogg'a yazar tarafından bahşedilen soğukkanlı ve rasyonel İngiliz karakterinin yoğun bir şekilde verildiği okuyucu tarafından fark edilerek Bay Fogg'a hayranlık oluşturulmaya çalışılıyor. Yazarın İngiliz güzellemesi yapmak için sıkça kullandığı karakter, her zorlukta hiçbir şekilde kontrolden çıkmıyor. Hatta bu İngiliz güzellemesi öyle yerlere varıyor ki, İngilizlerin bu karakter özelliği sayesinde dünyadaki en iyi sömürge sistemine sahip olduğu yazar tarafından bir iftihar kaynağı olarak lanse ediliyor.

Eserin en önemli karakterlerinden birisi olan Polis memuru Fix ise, İngiltere Merkez Bankasından çalınan 55.000 pound paranın hırsızının eşkalini Fogg ile karıştırarak onu tüm dünya yolculuğu boyunca takip edip en sonunda İngiltere'de tutuklatsa da bu sanrısının yanlış olduğu ortaya çıkarak belki de Fogg karakterinin bütün kitap boyunca en aksiyonlu hareketi olan sağlam bir yumrukla karşı karşıya geliyor.

Eser, genel manada tetkik edildiğinde yer yer bilimsel anlatımlara başvurulduğu, konusu itibariyle 1870li yıllarda dünya ülkelerinin durumlarına ilişkin küçük gezi anekdotlarını da içererek kurmaca bir roman olmadığını okuyucuya hissettirip onu bu senaryoya daha da bağlamayı başarıyor. Diğer taraftan karakterler arasında cereyan eden hadiseler ise, hem farklı milletlerden olan insanlara yazarın yaklaşımının öğrenilmesi, örneğin ABD'li ancak heyecanlı ve şiddet yanlısı bir vatansever, soğukkanlı ve her zaman akılcı bir İngiliz, ve her konuda kısaca duygularına boyun eğen bir Fransız tiplemelerinin fark edilmesi açısından da oldukça önem taşıyor.

Kitabın sonunda karakterlerin serüven esnasında başından geçen olaylar, açık bir şekilde akılda kalıcı olmasa da davranışları ve bu gezi ile ilgili düşünceleri okuyucunun aklında kalmaya daha yatkın gibi gözüküyor. Fakat bu kesinlikle serüven esnasındaki olayların akıcı olmaması veya heyecan hissettirmemesinden kaynaklanmıyor. Romanda geçen hadiselerin heyecanlı olmasındaki en önemli etken, karakterlerin bu durumlara karşı reaksiyonları ve gerektiğinde olayları kendi düşünce sistemleri sebebiyle tetiklemeleri olduğu için düşünce ve fikirler eylemlerden daha akılda kalıcı bir tesir bırakıyor.

Fogg, yolculuğuna doğudan başlamış olması sebebiyle farkında olmadan kazanmış olduğu bir gün sayesinde iddiasını son anda kazansa da, parasından daha kıymetli bir hazine elde etmiş olduğu da yazar tarafından ifade edilerek konusuna göre olabildiğince realist bir romana romantik bir son belirleniyor.

Sonuç olarak eser, hem gezi ve ülke değerlendirmeleri, hem bilimsel veriler, hem de olay örgüsü ve karakter bütünlüğü etkenleri sebebiyle okuyucu için bir roman içerisinde birçok yazı çeşidini barındıran zengin bir klasik olma özelliğine sahip olduğunu gösteriyor. Bunun yanında, çeşitli yazı türlerinin terkibinden meydana gelmiş olması sebebiyle her kesimden okuyucuya birden fazla mesaj verme özelliğini de içeren bir eser olduğunu gösteriyor.

NOTLAR:

  • Phileas Fogg "İsteyen herkese karşı bahse girerim ki, seksen ya da daha az günde, yani 1920 saat ya da 115.200 dk'de dünyayı dolaşabilirim. Kabul ediyor musunuz ?" dediğinde Reform Kulüp'teki tanıdıkları Bay Stuart, Bay Fallentin, Bay Sullivan, Bay Flanagan ve Bay Ralph "Kabul" dediler. Ortaya konulan bahis miktarı ise, 20 bin sterlindi.

  • Alabama meselesi, ABD iç savaşında İngiltere ve ABD arasında çıkan anlaşmazlıktır. İngiltere hükümeti Güneylilerin savaş halinde olduğunu kabul ettikten sonra, onların hesabına bazı savaş gemilerini, bu arada Alabama gemisini silahlandırdı. Bu gemi Kuzeylilerin birçok ticaret teknesini ele geçirdi ya da batırdı. 19 Haziran 1863'te Kearsarge tarafından Cherbourg açıklarında batırıldı. Kuzeylilerin zaferinden osnra Washington hükümeti İngiltere'den harp tazminatı istedi. İngilizler 1871'de meseleyi Cenevre'deki hakemlik mahkemesine götürmeye razı oldular. Bu mahkeme 14 Eylül 1872'de İngiltere'yi 15 milyon dolar ödemeye mahkum etti.

  • Polis görevlisi Fix eşgale uygun olarak takip etmeye karar verdiği Bay Fogg ile ilgili "Büyük hırsızlar hep dürüst görünüşlüdür. Namussuz görünüşlülerinse seçeneklerinin olmadığı açıkça ortada, dürüst kalmaları gerekir, yoksa hemen yakayı ele verirler. Asıl dikkatle uzun uzun bakılması gerekenler, dürüst yüzlerdir." demiştir.

  • Hindistan'ın yüzölçümü 3.625.983 m2'dir. Üzerinde, değişik yoğunluklarda dağılmış olarak, 180 milyon kişi yaşamaktadır. Bu sayı, kitabın yayınlandığı tarih olan 1872'deki güncel nüfustur. Britanya hükümeti, bu uçsuz bucaksız ülkenin belli bir bölümünde gerçek bir egemenlik kurmuştur. Kalküta'da bir genel valisi; Madras, Bombay ve Bengal'de birer valisi, Agra'daysa bir vali yardımcısı bulunmaktadır. Britanya, Hindistan yüzölçümü 1.812.190 m2 olup nüfusu ise 100-110 milyondur.

  • Hindistan'da bir kabile tarafından dini ritüel sebebiyle yakılarak öldürülmekten Bay Fogg tarafından kurtarılan Bayan Aouda'nın çekici bir kadın olduğunu belirtmekle yetineceğiz. İngilizceyi mükemmel konuşmaktaydı ve bu genç Parsi (Hindistan'da bir kabile) güzelinin aldığı eğitimle tepeden tırnağa değiştiğini söyleyen kılavuz sadece gerçeği dile getirmiştir. Yaşanan olaylar sonrasında Phileas Fogg, Bayan Aouda'nın zihninde geçenleri anladı ve kadını rahatlatmak için, kendisini alıp, olay yatışana kadar kalabileceği Hong Kong'a götürmeyi önerdi, tabii son derece soğuk bir tavırla. Bayan Aouda ise bu öneriyi minnettarlıkla kabul etti.

  • Hong Kong, 1842 savaşının ardından Nanking antlaşmasıyla İngiltere'ye verilen ir adacıktır yalnızca. Büyük Britanya'nın üstün sömürgecilik yeteneğiyle burada, birkaç yılda, önemli bir kent ve bir liman, Victoria limanı kurulmuştur. Bu liman ile Çin ithalat ve ihracatının büyük bir bölümü İngiliz kenti tarafından yapılmaktadır.

  • Afyon kullanımı konusunda Çin hükümeti sert yasalarla böylesi bir suistimali önlemeye çalışmış ama başa çıkamamıştı. Bu alışkanlık, başlangıçta afyon kullanımı hakkı verilen varlıklı sınıftan, alt sınıflara indi ve bunun yarattığı tahribat durdurulamadı. Orta Krallık'ta, ülkenin her yerinde ve her zaman afyon içilir. Kadın erkek herkes bu iğrenç tutkuya kapılmakta ve bunu içlerine çekmeye alıştıklarında da, korkunç mide sancıları çekmedikçe, bırakamamaktadırlar.

  • San Francisco'yla New York, uzunluğu 3786 milden aşağı olmayan, kesintisiz bir demir şeritle bağlanır. Omaha ile Pasifik okyanusu arasında, demiryolu hala yerlilerle vahşi hayvanların kol gezdiği bir bölgeden geçer. Mormonların İllinois'den kovulduktan sonra, 1845'e doğru sömürgeleştirmeye başladıkları geniş topraklardan oluşur bu bölge. Eskiden en iyi koşullarda, New York'tan San Francisco'ya tam 6 ayda gidilirdi. Öykümüzün geçtiği günlerdeyse, yalnız 7 günde. Demiryolu, 1862'de hattı kendi bölgelerinden geçirmek isteyen Güneyli milletvekillerinin bütün direnmelerine rağmen, kırk birinci enlemle kırk ikinci enlem arasından geçirilmiştir. Hala büyük bri özlemle anılan Başka Lincoln bizzat bu yeni ağın başlangıç noktasını Nebraska eyaletindeki Omaha kenti olarak saptamıştı.

  • Phileas Fogg, yolda farkına varmadan bir gün kazanmıştı ve bu da, sırf, gezisini doğuya yaptığı için olmuştu; batıya doğru gitseydi, tam tersine, bir gün yitirecekti. Gerçekten de, Fogg, doğuya doğru yol alırken hep güneşe doğru ilerlemiş ve bu yönde ilerlerken geçtiği her boylam derecesinde günleri 4 dk kısaltmıştı. Dünyanın çevresindeyse 360 boylam vardır, bunu dörtle çarptınız mı, tamı tamına yirmi dört saat eder yani farkına varmadan koskoca bir gün kazanılır. Bir başka deyişle, Fogg doğuya doğru giderken, Güneş'in bir meridyenden seksen kez geçtiğini görmüştü; Londra'da kalan arkadaşlarıysa 79 kez. Dolayısıyla, Bay Fogg'un pazar sandığı cumartesi günü, arkadaşları kendisini Reform Kulüp salonunda bekliyorlardı.

  • Ne kazanmıştı bu yolculuktan? Hiçbir şey mi diyeceksiniz? Evet, güzel bir eşin dışında hiçbir şey getirmedi gerçekten ama bu kadın, belki inanmayacaksınız, onu dünyanın en mutlu insanı kıldı! Aslında, bundan daha azı için bile dünya gezisine çıkmaya değmez mi?

DEĞERLENDİRME:

Konu: Eser, arkadaşları ile iddiaya giren Fogg isimli zengin bir karakterin 80 günde dünya gezisini gerçekleştirme çabası esnasında başından geçen olayları işliyor.

Üslup: Konu hem dönemine göre hem de günümüze göre hala ilgi çekici olmakla birlikte yazarın sade ve net bir anlatım tarzı kullanarak okuyucuyu gerektiğinde heyecanlandırmasını gerektiğinde de birtakım konularda düşündürmesini sağlayan bir üslup ile kaleme alınmış. Bu açıdan üslubun diğer yazı çeşitlerini de barındırmasının önü açılarak üslup ve içerik bakımından zengin bir eser meydana getirilmiş.

Özgünlük: Eserin konusu itibariyle yazıldığı dönem dikkate alındığında oldukça özgün bir eser olduğu günümüzde dahi tartışma götürmeksizin kabul edilecek nadir klasiklerden birisi olduğu aşikar. Bu yönden birçok kitap için olumsuz bir unsur olan bu kategoride de eser kendine yer bulmayı başarabiliyor.

Karakter: Karakterler, özellikle yan karakterler, kitabın adı duyulduğunda her ne kadar geri planda, bu serüvenin bir yan unsuru olarak görülse de, kitap okunduğunda karakterler sayesinde bu serüvenin bir dünya klasiğine dönüştüğü okuyucuya hissettiriliyor. Böylece bir eserin konusu ne kadar iyi olursa olsun kaliteli karakterler ile desteklenmesinin önemine de büyük bir dikkat çekiliyor.

Akıcılık: Eser, yazarın sade ancak bir o kadar da sürükleyici olmayı başaran üslubu sayesinde tek oturuşta bitirebileceğiniz kitaplar arasında yer alıyor.

Genel: Yukarıdaki kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmeden:

Konu: 8.5

Üslup: 8

Özgünlük: 8

Karakter: 8.5

Akıcılık: 8

puan alarak genel ortalama olarak ise, 8.2 puan almayı hak ediyor. Böylece klasik kitapların en önemli unsurlarından birisi olan zamansız bir eser olmanın ne anlama geldiğini de fark edebileceğiniz yapıtlardan birisi olarak akılda kalmayı başarıyor.

(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:

SEKSEN GÜNDE DÜNYA GEZİSİ

Yazar: Jules Verne

Basım Tarihi: 6. Basım

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.

Comments


bottom of page