YORUMLARIM:
Edgar Allan Poe tarafından kaleme alınan eserde, yazarın bir adet hikayesinin yanında Julius Rodman isimli ABD’li bir kaşifin seyahat günlükleri konu edilmektedir.
Kitaba ismini veren Altın Böcek öyküsünde, sahilde görmüş olduğu daha önce rastlanılmayan altın rengindeki bir böcekle karşılaşan Lengrand isimli ana karakterin, hikayeyi kendi ağzından dinlediğimiz diğer ana karakter ile yaşadıkları neticesinde böceği gördüğünde keşfettiği bir parşömende kendisini defineye götüren yoldan bahsediliyor.
Lengrand isimli ana karakterin, özellikle zekasının üst seviyede olduğu hikayenin detaylarından açıkça anlaşılabiliyor. Defineye giden yolu da keskin zekasının yol göstermesi sayesinde elde etmeyi başararak tam 1.5 milyon dolarlık bir servete sahip oluyor. Söz konusu servetin ise, yıllardır anlatılan denizci bir kaptanın gömüsünden ileri geldiğine hikayenin sonunda yer veriliyor.
Hikayeye ilişkin asıl önemli olan detaylardan birisinin ise, yazıldığı döneme göre oldukça realist ve bilimsel veriler ışığında hazırlanmış olduğundan özellikle bahsedilmesi gerekiyor. Bu yönüyle yazarın adeta Jack London ya da Jules Verne realizmine sahip olduğunun ifade edilmesi gerekiyor.
Eserdeki diğer kısımda ise, Julius Rodman’in günlüğü isimli keşif ve macera yazılarına yer verildiği görülüyor. Özellikle Kuzey ABD’deki Rocky Dağları’nı resmiyette olmasa da ilk keşfeden kişi ve ekibi olan Rodman’in günlükleri, yazar tarafından okuyucuya daha kısa özetlerle anlatılıyor.
Ancak günlüğün çevirisinde kullanılan bazı kavramların, anlam karmaşalarına teşne yapıda olduğu en iyi bu eserde gösteriliyor. Medeni olarak adlandırılan Rodman’in köle olarak zenci Toby’den yararlandığı, Kızılderili kabilelerin hepsini vahşiler olarak adlandırarak onları kendi çıkarları doğrultusunda yolculuğunun birçok aşamasında tehdit edip kullandığı açıkça görülüyor.
ABD’deki Sioux kabilesi ve daha bazı meşhur kabilelere ilişkin gezginin notlarının bulunduğu yazıda, kendi ekibi başından geçen olaylar oldukça detaylı şekilde tasvir ediliyor.
Dolayısıyla keşif günlüklerinde günümüz ABD’sinin nasıl kurulduğunun ve başlangıçta gerçekten Kızılderililere ait olan toprakların göçmenler tarafından nasıl da ele geçirildiği açıkça görülüyor. Kaldı ki, bu konuda birçok görsel ve yazılı kaynağın da mevcut olduğu açıkça görülebliyor.
Ayrıca eser, ABD’nin zengin iş adamlarının o zamandan itibaren kendi ticari imparatorluklarını inşa etme aşamasında iken diğer toplulukların ne kadar geride olduklarını da gözler önüne seriyor. Dolayısıyla, yalnızca iyi olmanın yetmediği, aynı zamanda zeki ve güçlü olunması gereken bir dünyada yaşadığımızın belki de en net mesajlarından birisi olarak bu konuya dikkat çekiliyor.
Sonuç olarak eser, Edgar Allan Poe’nin alışılagelmiş, mistik ve melankolik öykülerinden farklı olarak bu sefer, realizm odaklı ve okuyucusunu yine hayrete düşürmeyi farklı yöntemlerle de gösterebildiği bir hikaye kitabı olarak incelenmeyi kesinlikle hak ediyor.
ALINTILAR(*):
Kimyasal işlemlerin var olduğunu bilirsin ve uzun süre de varlıklarını devam ettirirler; böylece onların sayesinde kağıt ya da parşömen ateşe tutulduğu zaman üzerindeki figürler hemen ortaya çıkar. Altın suyuna batırılan ve kendi ağırlığının dört katı kadar suyla seyreltilen kobaltta da bu işleme başvurulu ve yeşil bir teneke elde edilir.
Hiçbir insan zekası doğru araçlarla, düzgün yöntemler kullanan başka bir insan zekasının çözemeyeceği bir bulmaca yaratamaz. (Altın Böcek Hikayesinden Alıntılar)
Kuzey ABD’deki Rocky Dağlarını ilk geçen medeni bir adamın öyküsüdür.
1810’da Kuzeybatı Kürk Şirketi’nin bir ortağı olan Bay David Thompson, kıtayı Pasifik’e kadar geçmek için yanında sağlam bir ekiple Montreal’den yola çıktı. Yolun ilk kısmı Mackenzie’nin 1793’te geçtiği kısımdı. Amaç Bay John Jacob Astor’un planını gerçekleştirmekti: Columbia’nın ağzında bir ticaret ileri karakolu kurmak.
Rocky Dağları’nın ilk kimin aştığıyla ilgili soruda, önceden söylediğimiz gibi, Lewis ve Clarke’nin bu konuda asla başarılı olduğu düşünülmemiş. Çünkü bunu 1793’te Mackenzie yapmış olduğu görülecektir ve aslında devasa engelleri aşan ilk kişi Bay Rodman’dir ve bunu 1792’de başarmıştır.
Kunduzların temel besin kaynağı ağaç kabuğudur ve dikkatli ve özenli bir şekilde doğru ağaç türünü seçerek kış için erzak biriktirirler. Doğru ağacı bulunca onu kemirir, en narin dallarını kopardıktan sonra eşit uzunlukta kısa çubuklar haline getirir ve kabuklarını soyar; sonra da onları köylerine giden en yakın suya bırakıp suyun onları evlerine taşımasına izin verirler.
Bahar mevsimi boyunca erkek kunduzlar evde görülmezler; ya tek başına ya da ikili üçlü gruplar halinde gezer ve her zamanki akıllı davranışlarını kaybetmiş gibi görünüp kolay yemek için tuzaklara düşerler. Rahatsız edildiklerinde aşırı derecede saldırgan olarak bilinirler.
Kunduzlar, zincir hariç her şeyi kemirebilir. Deneyimli tuzakçı her göl ya da nehirde kunduzun varlığını hisseder; varlıklarını, deneyimsiz bir gözlemciye bir şey ifade etmeyecek olan binlerce işaretten anlar. İki gezginin ağacın tepesinden izlediği birbirinin aynısı kunduzların pek çoğu tuzağa düşer ve güzel kürkleri ne yazık ki bataklıktaki yuvalarını yıkan yağmacıların eline düşer. Civardaki diğer su kaynakları da gezginlerimize bol av kaynakları sundu ve sonuç olarak derenin ağzındaki bu adaya Kunduz Adası adını verdi.
Hava moralimizi bozdu ve Kanadalıların Siouxlar hakkındaki korkunç öyküleri de moralimizi düzeltmeye yetmedi. Greely Kardeşler tehlikeli topraklara gitmemiz gerektiğini, anlatıların sadece gezginlerin abartması olduğunu, Sioux’ların düşmanca bir tavır almayacaklarını ve pek fazla rahatsız etmeyeceklerini söyledi. Ancak Wormley ve Thornton’la birlikte Pierre de bu durum her ne kadar yolculuğumuzu yavaşlatıyor olsa da, bu şekilde devam etmemizin en iyisi olduğunu söylediler.
Saat 10 gibi yola çıkmaya hazırlanırken köpeğin ulumasıyla hepimiz yerimizden fırlayıp tüfeklerimizi aldık ama bu ulumanın nedeni Ponca kabilesinden bir Kızılderilinin kıyıdaki gözcümüzün yanına gelip içten bir şekilde onunla el sıkışmasıydı. Onu kayığa aldık ve viski ikram ettik; içki yüzünden dili çözülünce nehrin birkaç mil aşağısında yaşayan kabilesinin günlerdir bizi izlediklerini ama Pınca’ların dost olduğunu, beyazları rahatsız etmediklerini ve dönüte alışveriş yapmak istediklerini söyledi. Kabilesi onu beyazları Sioux’lara karşı uyarmak için göndermişti; Sioux’lar yirmi mil yukarıda, nehrin kıvrım yaptığı yerde onları soymak için bekliyordu. Üç grup halindeydiler ve niyetleri bizi öldürmekti. Çünkü yıllar önce bir Fransız tuzakçı şeflerinden birine hakaret etmişti ve onun öcünü alacaklardı.
Soux’ların gerçekten de Bay Rodman’in en büyük endişesi olduğu ortaya çıkıyor ve uzun uzun onlardan ve kahramanlıklarından bahsediyor. Anlatıda kabile detaylı bir şekilde veriliyor. Fransızlar bu kabileye Sioux derken İngilizler bunu Sues’e çevirmişlerdi. Ancak asıl adları Darcotas. Asıl memleketleri Mississippi ama yavaş yavaş egemenlik alanlarını genişletmişler.
Yaklaşık 500 savaşçıları vardı ve Mississippi’nin her iki yakasında, St. Anthony Şelalesi civarında yaşıyorlardı.
Sioux’lar görünüş olarak genelde çirkin bir ırk; kol ve bacakları gövdelerine göre çok kısa, elmacık kemikleri çıkık, gözleri patlak ve donuktur. Erkeklerin kafaları tam tepedeki küçük bir nokta hariç tıraşlıdır; buradan uzayan uzun bir saç kümesi örgüler halinde omuzlara dökülür.
Toby bir de çok çirkin, yaşlı bir adamdı; ırkının tüm tuhaf özelliklerini taşıyordu: sarkık dudaklar; büyük, beyaz patlak gözler; düz burun; uzun kulaklar; şiş bir karın ve bastı bacaklar. Bunu arkadaşlarına anlatmalarına karşın iki vahşi bu muhteşem hikayeden hiçbir itibar sağlayamayınca ve hayatları boyunca yalancı ve üçkağıtçı olarak adlandırılacaklarını görünce, kendi anlattıklarını görmeleri için tüm grubu buraya davet etmişti. Ani saldırının nedeni olaya hala inanmayan Assiniboinlerin sabırsızlıklarının bir sonucuydu. Yaşlı Toby’e iyice bakmaları karşılığında ise kayığımızı bize geri verdiler. Toby için bu tam bir eğlence olmuştu ve meraklı vahşiler tam olarak görebilsin diye çırılçıplak kayaya çıktı. Vahşilerin şaşkınlıkları ve sevinçleri görülmeye değerdi. İlk başta gözlerine inanamadılar; boya olmadığından emin olmak için parmaklarına tükürüp zencinin derisine sürttüler. (Julius Rodman’in Günlüğü Eserinden Alıntılar)
DEĞERLENDİRMELERİM:
Konu: Eserde, yazarın bir hikayesinin yanında Julius Rodman isimli ABD’li bir kaşifin seyahat günlükleri konu edilmektedir. Yazarın diğer eserlerinde kullanmış olduğu melankolik ancak bir o kadar da mistik konularından sonra realist ve keşif yazılarını konu ettiği görülmektedir.
Üslup: Konu bakımından oldukça farklı bir Poe portresi çizen yazar, anlatımda da diğer hikayelerinin aksine didaktik ögelere oldukça yer vermiştir. Normalde olay bazlı ancak didaktik unsurlara pek yer vermeyen yazar, özellikle gezi yazısına ilişkin kısımda, yazının türü gereği bu anlatımı olabildiğince okuyucuya aktaran bir özetleme tekniği kullanmıştır.
Özgünlük: Eser, ilk hikaye yönünden türüne göre özgün unsurlar barındırdığını en başından itibaren okuyucusuna hissettirmeyi başarmıştır. Ancak keşif günlüklerine dair aynı unsurun aranmaması gereken bir kitap olduğu aşikardır.
Karakter: Hikayedeki karakter şeması, olay örgüsünü okuyucu için karmaşıklaştırmayan ve özellikle diğer unsurlara da müspet tesirler gösterebilen bir şekilde dizayn edilmiştir. Dolayısıyla karakter şemasının olay örgüsünü tamamlayan ve yeterli sayıda çeşitlendiren bir yapıda olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
Akıcılık: Eser, barındırdığı her iki yazı türü itibariyle de akıcılık unsurunu karşılamaktadır. Yalnızca keşif günlüklerinin başındaki anlatımların ilk başlarda okuyucu için durağanlık hissiyatı vermesi kuvvetle muhtemeldir. Ancak bu husus, yazının genelini olumsuz yönde etkileyecek raddede değildir.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 9
Üslup: 8,5
Özgünlük: 7
Karakter: 8
Akıcılık: 8
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8,1 puandır. İçermiş olduğu yazı türleri ve konusu dikkate alındığında hem tarihi tespitler barındıran hem de sıra dışı olay örgüleri ile sürükleyici hikaye okuyucuları için kesinlikle incelenmesi gereken kitaplardan birisi olarak değerlendirilmeyi hak etmektedir.
(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:
ALTIN BÖCEK
Yazar: Edgar Allan Poe
Yayınevi: Olympia Yayınları
Baskı: 1. Baskı – 2019
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments