top of page

ASPİDİSTRA - GEORGE ORWELL


YORUMLAR:


Yazar George Orwell'ın, gerçek adı Eric Arthur, bu eserine vermiş olduğu ismin sebebini notlarımda görebilirsiniz. Bu açıdan oldukça başarılı ve akılda kalıcı bir sembol seçmiş olan yazar, kitabını iki ana karakter olan Rosemary ve Gordon üzerine inşa etmiştir. 1930'lu yılların Londra'sında kapitalizm ile kendisince mücadele etmeye çalışan Gordon, Rosemary isimli sevgilisi ile arasında geçen hadiseler toplumsal açıdan bir dönem değerlendirmesi olarak ele alınıyor. Rosemary her ne kadar sosyalizmi destekleyen birisi olarak gözükse de esasında bunu dönemin popüler kültürü olarak gerçekleştirdiğini yazar okuyucuya göstermek için gerekli mesajları vermiş. Zengin bir aileden ve iyi maaşlı bir işte çalışan Rosemary işçi sınıfına acıyarak baksa da yakın arkadaşlarından birisi ise, işçi sınıfından nefret eden elit tabakayı canlandırması açısından önemli bir rol üstleniyor. Ancak Rosemary her ne kadar işçi sınıfına sempati ile yaklaştığını ifade etse de bu fikri daha çok sevgilisi Gordon'un işçi ve alt tabakadan olması sebebiyle benimsediği düşüncesi ise okuyucu olarak ilk dikkatimi çeken unsurlardan birisi oldu.


Gordon ise, kendi kendine sisteme karşı gelmeyi bahane göstererek hayatta hiçbir şey yapmayan ancak sadece muhalif olarak yaşamayı ilke edinmiş insanlardan birisi olarak birçok yerde okuyucuya "yok artık bu kadar da olmamalı" dedirtmeyi başarıyor. Gordon her ne kadar, kapitalizme karşı olsa ve sistemle savaşmaya çalışsa da kitabın sonunda Rosemary'den olan çocuğu sebebiyle kendi kuralları ve ilkelerine karşı geliyor. Ancak yazar bir yerde, aslında bu durumun Gordon'un seçimine bağlı olduğunu ve onun da bunu isteyerek kendi savaşında yenilgiyi kabullenmesini güzel bir şekilde ele almış. Dolayısıyla ana karakterin bu konuda ne kadar samimi duygular ile mücadele ettiği ayrı bir tartışma konusu olarak incelenmesi gerekir.


Oldukça önemli mesajlar içeren kitap, okuyucu olarak bende tamamen ana karakter Gordon gibi daha ne kadar insan olduğunu ve böyle binlerce hatta milyonlarca insanın sistemle savaştığını sanarak aslında sistemin gücünü kabullendiği kanısını oluşturdu. Çünkü Gordon, para ve iyi bir iş ile mücadele etmeye karar vererek esasında sisteme karşı kazanabileceği bir savaşa değil tam aksine sistemin kazandığını ve mağlubiyetini çok önceden kabul ettiği bir figüran olduğunu gösterdi. Sistemle savaşmak için herhangi bir çabası olmayan, yalnızca şiir yazarak ve fazla çalışıp iyi para kazanmaya karşı yaşayan bir insanın ülküsünü gerçekleştirebilmesi ihtimali mantıkla izah edilebilecek bir husus değil. Gordon da bunun farkında olarak aslında asıl sorununun sistem olmadığını belki de sistemle mücadele etme görüntüsüne bürünmenin kendisini gerçek hayatın zorlukları ve mücadelelerinden kurtaracağını sandı. Bir aşamaya kadar başarılı olduğu da kitapta açıkça gözüküyor. Ancak günümüzde de bilhassa batı dünyasında görülen bu genel sorun, insanların en değerli zamanları olan 20-30'lu yaşlarının dikkat dağıtıcı birçok etmenden etkilenerek hayatlarını heba etmelerine sebep oluyor.


Bu tarz garp edebiyat eserlerinden elde edilebilecek en iyi mesaj ise; batı dünyasının felsefesinin insan temelli olmayıp tamamen maddiyata yönelik unsurları başarı olarak addetmesidir. Elbette maddi değerler hepimizin hayatında önem ihtiva ediyor. Fakat batı dünyasının insanlara aşıladığı argüman, asıl amacın bu olduğu yönünde yanılgılı ve mesnetsiz bir nitelik arz ediyor. Asıl amacı zengin olmak olan ya da bütün sorunlarının çözümünün maddi kazançlar olduğunu sanan insanlar manevi benliklerini ve kişisel bütünlüklerini tamamlamaktan uzak olarak ya zengin olma çabası içinde harcanıyor ya da zengin olsa da asıl istediğinin o olmadığının farkına geç de olsa varıp amaçsız bir zenginlik ile hem kendi hayatını hem de diğer insanların hayatını doğrudan veya dolaylı bir şekilde heba ediyor.


NOTLAR (*):

  • Eskiden Tanrı neyse, şimdi para oydu. İyi ve kötü artık anlam taşımıyordu, yalnızca başarı ve başarısızlık söz konusuydu. Son derece önemli olan işini başarıyla yürütmek söyleminin kaynağı buydu. Tanrı buyrukları ikiye indirmişti. Biri işverenler - güzeide para rahipleri- için "Para kazanacaksın"; diğeriyse çalışanlar -yani köleler ve düşük rütbeliler- için "İşini kaybetmeyeceksin".

  • Aspidistra, o günden sonra Gordon için bir simge haline geldi. Aspidistra, İngiltere'nin simgesi olan çiçek! Aslanla denizatı yerine zambak bizim armamız olmalıydı. Pencerelerde zambak saksıları durduğu sürece İngiltere'de devrim mevrim olmazdı.

  • Uygarlığımız açgözlülük ve korku üzerine kurulmuştu, ama sıradan insanların yaşamlarında da açgözlülük ve korku, gizemli bir şekilde daha soylu başka bir şeye dönüşmüştü. aşağı-orta sınıf insanları orada, tül perdelerinin ardında, çocukları ıvır zıvır eşyaları ve de zambaklarıyla para yasasına uygun şekilde yaşayıp gidiyorlardı mutlaka, ama yine de ahlaklarını korumayı başarıyorlardı. Para yasası, onların yorumuna göre, kinik ve pis bir şey değildi. Onların da standarlatı vardı, sınırını kendilerinin saptadığı onurları vardı. "Saygınlıklarını koruyorlardı" zambaklarını büyütüyorlardı.

DEĞERLENDİRME:


Konu: Eserin konusu, yorumlar kısmında da kısaca bahsedilmiş olsa da, Gordon isimli ana karakterin 1930'lu yıllarda yaşamış olduğu orta sınıf sendromları ile mücadelesini ve bu safhada sevdiği insanlar ile olan ilişkisi ve hatalarını gözler önüne seriyor. Bir yandan da sosyalizm ve kapitalizmin hala yer yer bahsedilen karşılaştırmaları ve çelişkilerini irdeleyerek okuyucu için birtakım soru işaretleri oluştururken bir kısım soruların ise cevabını veriyor.


Üslup: Yazarın eserindeki kusursuza yakın üslubu sayesinde okuyucu, karakterler ile iç içe geçebiliyor. Bu da eserin vermek istediği mesajı fark etmeyi kolaylaştıran bir unsur olarak göze çarpıyor. Akıcı ve sürükleyici bir şekilde ilerleyen eserde yazar kendi yorumlarını genel olarak ana karakter üzerinden kimi zaman tezat kimi zaman da doğrudan yöntemler ile okuyucuya aktarıyor.


Özgünlük: Eserin konusundan da anlaşılabileceği üzere, orta sınıf her İngiliz'in başına gelebilecek hadiseleri ihtiva eden eser özgünlük olarak değil kendisini üslup ve ana mesajı üzerinden kanıtlama gayretinde imiş gibi gözüküyor.


Karakter: İki ana karakter Rosemary ve Gordon ile yardımcı karakterler olan Gordon'un kardeşi Julia ve yine Gordon'un arkadaşı olan Ravelston omurgasında birleşen eserde karakterler adeta ana fikri iletmek için oluşturulmuş gibi gözüküyor. Yazar, ekseriyetle Gordon'un iç dünyası ile baş başa kalan okuyucuya onun çevresindeki karakterlerin ne kadar iyi niyetli davransalar da davranışlarındaki ana etmenlerin farkında olmadıklarını da döngüye düşmüş birtakım açıklama diyalogları aracılığı ile ifade ediyor. Genel olarak değerlendirildiğinde, karakterlerin oturmuşlukları ve ana hikayeyi başarılı bir üslup ile kusursuza yakın bir biçimde tamamladıkları görülüyor.


Akıcılık: Kitabın ilk bölümünde kısa ve fazla teferruata düşülmeden gerçekleştirilen tanımlar ve çevresel betimlemeler neticesinde olay örgüsü yavaş yavaş hızlanarak bir aşamadan sonra basit bir insanın hayatının da heyecanlı bir şekilde anlatılabileceğini göstererek akıcılık unsurunun kitaba güzel bir şekilde monte edildiğini gösteriyor.


Genel: Yukarıdaki değerlendirmeler kapsamında esere 10 üzerinden;

Üslup: 9,

Konu: 6

Özgünlük: 5

Karakter: 8.5

Akıcılık: 8.5

puan vermeyi uygun görüyorum. Bu puanlamalar neticesinde kitaba vermiş olduğum genel puanın ise 7,4 olduğunu belirtmem gerekiyor. Kendi kriterim uyarınca 7 ve üzeri kitapların okumaya değer olduğunu ifade etmem gerekirse George Orwell'ın bu eserinin okumanız gereken kitaplar arasında olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kitaba ve yazıya dair sizin puanlarınızı da aşağıya yazmanızdan memnuniyet duyarım.

(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:

ASPİDİSTRA

Yazar: George Orwell

Basım Tarihi: 21. Basım Nisan-2020

Yayınevi: Can Yayınları

kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.

Comments


bottom of page