top of page

AY’A YOLCULUK  – JULES VERNE


Jules Verne
Ay'a Yolculuk

YORUMLARIM:


Fransız yazar Jules Verne tarafından kaleme alınan eserde, Barbicane isimli bir kulüp başkanının silah ve top mermileriyle iştigal olan üyelerini ikna ederek aya bir mermi gönderme serüvenleri konu edilmektedir.

 

Eser, yazarın 90 Günde Dünya Turu eserindeki gibi zengin silah üreticilerinin çoğunlukta olduğu ve top mermileri üzerine ihtisaslaşmış üyelerin ABD özgürlük savaşı sonrasında kendilerini amaçsız bularak yeni bir fikir araştırmaları süreci ile başlamıştır. ABD ekonomisi ve varlığının temel güçlerinden birisinin ağır silah sanayisine dayandığı eserin yazıldığı 1860’lardan itibaren açıkça ifade edilmektedir.

 

Yapılan planlar uyarınca ilk aşamada mermiyi Ay’a göndermeyi hedefleyen ekibe, kulüpteki İngiliz üye olan Kaptan Nicholl, bunu yapamayacaklarına ilişkin yüklü miktarda bir bahis belirleyerek bunu herkesin gözü önünde Barbicane ile imzalar. Bir süre sonra Fransız Ardan’ın merminin içinde gitmek istediğini herkese ilan etmesiyle proje farklı bir amaca yoğrulur. Barbicane ve Nicholl’un birbirleri ile düello yapmaya karar vermesi neticesinde ikilinin arasını bulmaya karar veren Ardan ise onları en sonunda kendisiyle birlikte merminin içinde Ay’a gitmeye ikna eder.

 

Eserin sonunda ise, Ay’a inmeyi başaramasa da merminin Ay’ın yörüngesine yerleşerek orada durduğu görülmekte ve giden kaşiflerin orada Ay’ı gözlemleme şansı bulduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla iddiayı kazanan her ne kadar Barbicane olsa da, ne Nicholl ona parasının geri kalanını verme şansına sahip olmuş ne de Barbicane iddiayı kazandığı parasını alabilmiştir.

 

Roman görüleceği üzere, 1860lı yıllarda kaleme alınmıştır. Eseri yazdığı dönemlerde yazar, diğer ülkelerin hem bilime yaklaşımlarına ilişkin birtakım değerlendirmelerde bulunmuş hem de ABD’nin demografik yapısı ile insanlarının düşünce dünyasını okuyucuya aktarmayı başarmıştır. Özellikle Osmanlı’dan ve Türklerden hem tarihteki silah sanayisine ilişkin başarılarının örnek alındığı hem de bilimsel çalışmaları destekleyen bir yapıda olduklarını anlatan kesitler görülmektedir. Romanın yazıldığı dönemde Osmanlı Padişahı olan Sultan Abdülaziz’in uzay ve bilimsel keşifleri destekleyen yapısından bahsedilmiştir.

 

Bununla birlikte, İngilizlerin yapısı ile ABD’lilerin insanı ikinci planda tutarak ülkenin belirli kesimlerinin menfaat ve hedeflerinin bireylerin üzerinde tutulduğu alıntılar bölümünde işçi ölümlerine ilişkin yorumlardan da açıkça görülecektir. ABD’nin ağır silah sanayisine dayanan gelişmesi ve ilerlemesinin bugün de yegane sebebi bu anlayış ile devlet olarak belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesi için milyonlarca insanı feda edebilecek olmalarıdır.

 

Kitapta özellikle İngilizlere ilişkin ABD’ye karşı bir tavır içinde olduklarından bahsedilerek, ne kadar büyük bir imparatorluk olsalar da belirli önyargılar içinde kibirli olduklarına değinilerek dünyada gelişmelere ayak uyduramadıkları hususunda da önemli tespitler yapılmıştır. Kaldı ki, kitabın yayımlanmasından neredeyse 100 yıl sonra İngilizler, birçok ülkedeki bağını eskisi kadar sağlam tutamamış ve dünyanın yöneticiliğini çırağı ABD’ye kaptırmıştır.

 

Yine yazarın, Rusların bilime karşı olan meraklarını ifade etmekte kullandığı ifadeler, adeta SSCB’nin 100 yıl sonra aya ayak basan Yuri Gagarin’i önceden tahmin eder mahiyettedir.

 

Dolayısıyla, yazarın eserdeki bilimsel verileri kullanarak okuyucusunu didaktik açıdan beslemesinin yanında, dünya ülkelerinin genel durumları hakkında gözlemlerde bulunabilecek seviyede donanım sahibi olduğu görülmektedir. Bu yönüyle eser, her ne kadar kurgu bir roman olsa da, önemli mesajlar vermeyi başarmaktadır.

 

Sonuç olarak eser, her yaştan insanın kesinlikle okuması gereken klasik romanlardan birisi olduğunu uzun yıllardır kanıtlamaya devam etmektedir.

 

ALINTILARIM(*):

 

  1. ABD’lilerin Avrupalılara özellikle sütün geldiği bir konu varsa, o da atış bilimdir. Kullandıkları silahlar daha büyük bir yetkinliğe eriştiğinden değil, ama boyutları alışılmadık ölçülere ulaştığından ve attıkları mermiler de o güne dek duyulmadık menzillere sahip olduğundan. İngilizlerin, Fransızların, Prusyalıların sıyırtma atışlarda, çapraz, sıra ve ters atışlarda öğrenecekleri bir şey kalmamıştır; ama topları, obüsleri ve havanları, Amerikan topçusunun harika aygıtları yanında cep tabancasından başka bir şey değildir.

  2. ABD’lilerin aklına bir fikir geldi mi, hemen bunu paylaşacak ikinci bir ABD’li arar. Üçü bir araya geldi mi de bir başkan ile bir yazman seçerler. Dört kişi oldular mı, bir de arşivci atarlar ve yazıhane çalışmaya başlar. Sayıları beşi buldu mu, hemencecik bir genel kurul toplantıcı yaparlar, kulüp kurulmuştur. Baltimore’da da işler öyle oldu. Yeni bir top bulan adam, bu topun demirini eriten ve ona delik açanlarla birleşti. Böylece Gun Club’ın çekirdeği oluştu.

  3. Barbicane; önerimi destekleyecek örnekler var elimde Nitekim, 2. Mehmet, 1453’te Konstantinopolis’i kuşattığı zaman, bin dokuz yüz librelik gülleler atılmıştır, bunların boyunu varın siz hesaplayın artık. Malta’da şövalyeler zamanında, Saint Elmo Kalesi’ndeki bir top tam iki bin beş yüz librelik mermiler fırlatıyordu.

  4. Ünlü Fransız kimyacı Henri Sainte Claire Deville, 1854’te, alüminyumu katı kütle halinde elde etmeyi başarmış bulunuyor. Bu değerli maden gümüş gibi beyaz, aştın gibi bozulmaz, demir gibi sağlamdır, bakır gibi kolay ergir, cam gibi hafiftir; üzerinde kolayca çakışılır, doğada pek yaygındır, kayaların çoğunun temel maddesidir, demirden üç kez daha hafiftir ve sanki bizim mermi için yaratılmıştır.

  5. Kaptan Nicholl, parasını harcamaya karar verdi. Giriştiği bahisler şunlardı: 1-      Gun Club’ın girişimi için gerekli para toplanmayacaktı, toplanırsa… 1000 Dolar; 2- Dokuz yüz ayaklık topun dökümü olanaksızdı ve başarılamazdı, gerçekleşirse… 2000 Dolar; 3- Columbiad’ın doldurulması olanaksızdı, merminin basıncıyla piroksil kendiliğinden ateş alacaktı, almazsa… 3000 Dolar; 4- Columbiad ateşlenir ateşlenmez parçalanacaktı, parçalanmazsa… 4000 Dolar 5- Gülle altı mil öteye bile gidemeyecek, fırlatıldıktan birkaç saniye sonra düşecekti, düşmezse… 5000 Dolar verecekti.

  6. Osmanlı da eli açık davrandı; aslında bu işle doğrudan doğruya ilgiliydi; gerçekten de ,Ay, hem yılını hem de oruç ayı olan ramazanı düzenlemekteydi. Dolayısıyla, bir milyon üç yüz yetmiş iki bin alt yüz kırk kuruştan daha azını veremezdi ve bunu, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan kapıyı yöneten hükümetin baskısını hissettirecek ivedilikle yaptı.

  7. İspanya’ysa, yüz on real’den (Elli dokuz frank, kırk sekiz santim) fazlasını bir araya getiremedi. Bunun için de, demiryollarımı bitirmek zorundayım bahanesini öne sürdü. İşin doğrusu, bu ülkede bilime pek iyi gözle bakılmadığıdır.

  8. Geriye İngiltere kalmıştı Bu ülkenin, Barbicane’in önerisini aşağılayan bir antipatiyle karşıladığını biliyoruz. İngilizlerin, Büyük Britanya’da yirmi beş milyon kişi olmalarına karşın, tek ve şaşmaz bir ruhları vardır. Gun Club’ın girişeceği denemenin ulusların içişlerine karışmama ilkesine aykırı düştüğünü bildirdiler ve metelik vermediler.

  9. Birkaç işçi bu süreçte tehlikeli işlerin ayrılmaz parçası olan tedbirsizlikler sonucu canlarını yitirdiler; ama bu üzücü tersliklerin önlenmesi olanaksızdır, ayrıca ABD’liler bu gibi ayrıntılarla pek uğraşmazlar. Tek tek bireylerden çok genel olarak insanlıkla ilgilenirler.

  10. Michel Ardan “Bugün Liverpool’dan New York’a gittiğimiz gibi, Ay’a da, öbür gezegenlere de, yıldızlara da kolayca, en hızlı ve emin araçlarla gidilecek, yakında Ay denizleri de, hava denizleri de rahatça aşılacaktır! Uzaklık görece bir sözdür, günün birinde sıfıra inecektir.”

 

DEĞERLENDİRMELERİM:

 

Konu: Eserde, Barbicane isimli bir kulüp başkanının silah ve top mermileriyle iştigal olan üyelerini ikna ederek aya bir mermi gönderme serüvenleri konu edilmektedir.

 

Üslup: Yazarın diğer kurgusal romanlarında olduğu gibi, yalın ve net anlatımı sayesinde okuyucu kendisini olay örgüsüne kolayca kaptırabilmektedir. Ayrıca, işlemiş olduğu konuyu bilimsel temellere dayandırıp dünya toplumlarına ilişkin sosyolojik gözlemlerde bulunan yazar, eserini realist temellere de dayandırmayı ihmal etmemiştir.

 

Özgünlük: Eser, yazıldığı dönem dikkate alındığında adeta günümüzdeki birçok gelişmenin öncüsü niteliğinde fikirler ortaya koymuştur. Bu sebeple dönemine hatta döneminin sonrasına göre oldukça özgün bir kitap olduğunu ifade etmek gerekmektedir.

 

Karakter: Eserde ana karakter Barbicane omurgasında meydana getirilen olay örgüsü iki önemli yardımcı karakter olan Michel Ardan ve Kaptan Nicholl ile oldukça zenginleştirilmiştir. Yardımcı karakterler özellikle bu tarz romanlarda olması gereken kilit rolleri de yalnızca ana karaktere bırakmadan hikayenin sürükleyiciliğine önemli katkıda bulunmuşlardır. Bununla birlikte az sayıda da olsa yan karakter de yardımcı karakter ve ana karakterin diyaloglarında gereksiz kullanımlar yapılmadan hikayeye etki etmeyi başarmıştır.

 

Akıcılık: Üslup ve diğer kategorilerde belirtilen hususlar dikkate alındığında eser, baştan sona akıcı bir dille kaleme alınmıştır. Özellikle sonlarına doğru sürükleyicilik unsuru sağlanmış olsa da, romanın ilk yarısının hazırlık aşamalarından meydana gelmesi sebebiyle bu bölümde sürükleyicilik unsurunun olumsuz etkilendiği ifade edilmelidir.

 

Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:

 

Konu: 9

Üslup: 8,5

Özgünlük: 9

Karakter: 8

Akıcılık: 7,5

 

puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8,4 puandır. 8 barajını geçmesi ve bütün kategorilerde aldığı puanlar dikkate alındığında eser, neden dünya klasikleri arasında yer aldığını açıkça göstermektedir. Bu sebeple kesinlikle okunması gereken kitaplar arasında yer almayı hak etmektedir.

 

(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:

AY’A YOLCULUK

Yazar: Jules Verne

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Baskı: 19. Baskı – Nisan 2022

kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.

Comments


bottom of page