top of page

AYDINLAR VE BEŞERİ HAZLAR ÜSTÜNE



Yazılara bazen etkileyici cümlelerle girmek istesem de bu tesiri (etkiyi) gerçekleştirememenin kaygısı ve kırgınlığı ile birçok yazıdan vazgeçtiğim oldu. Bu da o yazılardan olma yolunda aday olmasına karşın bu sefer ısrarlı davranmam, mükemmeliyetçi ve mazeret yanlısı düşüncemden çark etmeme sebep oldu.

İnsan ne kadar okursa okusun, ne kadar entelektüel gözükmek isterse istesin kendisini tamamen beşeri (insani) hazlara teslim etmesi durumunda bütün o emeklerinin, tahsilinin (eğitiminin) heba (boşa gideceğini) olacağını fark ettim. Son Aralık ve Ocak ayında (2019 Aralık ve 2020 Ocak) kitap okumayarak duraklamaya hatta belki de kültürel olarak tefrit (gerileme) merhalesine (dönem, aşamasına) girdiğimi düşünmeye başlamıştım. Ancak Şubat ayının başı ile ardı ardına edebi romanlar hem vicdanımı rahatlatmaya başladı hem de gelişimimi devam ettirmenin hazzını bir nebze de olsa yaşadım. Fakat bu yoğun süreçte dahi okumuş olduğum edebi eserlerin belirli bir seviyeye kadar muhayyile (hayal dünyası) ve fikir dünyama tesir etmesi söz konusu olsa da, beşeri hazların tahakkümünün (baskınlığının, zorbalığının) sınırlanması hususunda biraz daha mesafe kat etmem gerektiğinin farkına vardım.

Biz insanların belki de en büyük imtihanlarından birisi olan beşeri hazlar, birçok alanda kendimizi sınamamızı gerektiriyor. ( Bu hazlara birçok şey dahil edilebilir; yemeği çok sevmek, tatlıya fazla düşkünlük, alkol bağımlılığı, zevk verici maddeler kullanmak vb. ) Aksi takdirde kendisini özgürlük adı altında bu hazlara teslim eden insanın bir süre sonra diğer canlı türlerinden çok da farklı olmadığı anlaşılıyor. Dolayısıyla en büyük imtihanımız, kendimiz ve zihnimizle... Beynimiz ise, bu konuda gerçek anlamda özgürlük mefhumunu (kavramını) idrak edebilmemizde (anlayıp kavrayabilmemizde) büyük rol oynuyor.

İşte dünyevi hazlar dedikleri ve beşer için yanıltıcı ancak bir o kadar da dikkat çekici mahiyette (nitelikte) bulunan bu tarz iptidai (ilkel) iştigallerin aslında münevver (aydın) şahıs olma yolunda verilmesi gereken en mühim imtihanlardan birisi olduğu aşikar. Fakat bu demek değildir ki; temel gayemiz artık kendimizi bir rahip veya buda gibi bu hazlardan imtina etmek (kaçınmak, çekinmek) olmalı. Aksine bu hazlar ve geçici zevklerin bazılarının ifrat (aşırı davranma) raddesine (seviyesine) gelmeden makul seviyede teşkil edebilmesini sağlamak benim için temin edilmesi gereken daha önemli bir muvazene (denge) unsuru. Bu minvalde (yönde, anlamda) dimağımı (beynimi ve zihnimi) inkişaf ettirecek (geliştirecek) yazılarla donatmama ve gerçek anlamda aydın birey olma hedefine ulaşmak için gayretlerimi idame ettirmeye (devam ettirme) çalışıyorum.

Her ne kadar insan kusurlarından ve eksiklerinden bahsetse de netice olarak nefsinin mağrur (gururlu) duruşuna zeval (suç, kabahat yüklemeyecek) vermeyecek raddede öz tenkitlerini (öz eleştiri) gerçekleştirme gayretindedir. Genel olarak her insanda belirli bir aşamaya kadar kusurlarını normal gösterme hatta kusurlarından bahsederken bile içten içe mağrur tarafını teşhir etme (gösterme, sergileme) gayreti mevcut. Fakat bu denge yöntemleriyle, vicdan muhasebesinde az da olsa müspet (olumlu, pozitif) yönde kişisel telkin (düşünceyi zihine aşılama) gerçekleştirilebilse dahi, beşeri hazların kendimizi olduğundan farklı şekilde teşhir ettirmesine izin verirsek burada sergileme gayretinde olunması gereken hüviyetin (kimliğin) hiçbir manası kalmayacak. Bu yüzden hazların muayyen (belirli) bir safhada kalmasını temin etmekle birlikte, gerek edebi gerek insani terakkimizi (ilerlememizi) idame ettirmekle mükellef (sorumlu) olduğumuz gerçeğinin farkında olmak gerekiyor. Yoksa hem beşeri hazların tesirinden kurtulamayan hem de edebi haz peşinde olan entelektüel görünümlü fakat bir o kadar da mutaassıp (bağnaz) bireyler olarak birbirine tezat (zıt) mahiyette iki kişilik ihtiva etme (sahip olma, taşıma) tehlikesi ile karşı karşıya geleceğiz. Fakat bu unsurlar, dikkatli bir şekilde yerine getirildiğinde aydın diyebileceğimiz kişilerden birisi olma yolunda da büyük bir adım atılmış olacaktır.

Günümüzde de görüldüğü üzere, Türkiye'de yıllardır aydın denilen kesimden bu tarz insanların çıktığı müşahede edildi (gözlendi). Çünkü gerçek aydın olmak zor olsa da öyle gözükmek her zaman daha kolay olanıdır. Kılık kıyafete özen gösterilip, fular vb. aksesuarlar ile süslendikten sonra, bir de okunmuş olan sınırlı sayıda kitaptan alıntılar ve konuşmalar gerçekleştirilince ülkemizde münevver olunduğu sanılıyordu. Belki bu düşünce hala devam ediyor olabilir. Ancak asıl aydın, kendisini, kültürünü tanıyan, ülkesinin değerlerine saygı göstererek onu ve halkını ilerletme çabasında olan kişi olarak tanımlanmalı diye düşünüyorum. Ülkemizde ise, yukarıda bahsettiğim ve bu yazıdan önce çok değerli yazarların da değinmiş olduğu aydın görünümlü insanlar, çoğunlukla ülkemizin değerlerinden kendisini soyutlayarak her manada batı özentiliğini münevverlik olarak gösterme gayretindedir. Özellikle daha önceki jenerasyonlarda bu durumun oldukça yaygın olduğu da o zamanın yazarları tarafından birçok eserde bahsedilmiştir. Halkın ise, bu münevver kılıklı şahıslardan kendisini soyutlayıp onları dikkate almaması sebebiyle sözde aydınların yakındıkları görülmektedir. Fakat Türk halkı, kim ne derse desin, gerçek aydını net bir şekilde ayırt edebilmektedir. Hatta gerçek münevverini fark edince, onun söylediklerini hem ciddiye almaya hem de tatbik etmeye (uygulamaya) çalışmaktadır.

Neticeye kısa ve daha fazla uzatmadan gelmek gerekirse; insanın temel imtihanlarından olan beşeri hazlarını ifrat merhalesine gelmeden muvazene içinde idame ettirmesi ve kişisel gelişimine dikkat etmesi halinde gerçek münevver olma yolunda herhangi bir engelinin kalmayacağını söylemek hiç de mübalağa (abartı) teşkil etmeyecektir. Bu sebeple, bizim neslimiz ve bizden sonrakiler için gerçek aydın olma mücadelesine başlamanın zamanı gelmiştir. Vakit kaybetmeden hızlı bir şekilde çalışmaya ve gayret etmeye başlamak gerekmektedir. Aksi takdirde önceki nesillere kaybettirilmiş olan yıllarımızı almak için bir nesil daha beklemeyi göze almak gerekecektir.


NOT: Parantez içinde bazı eski kelimelerin güncel anlamları paylaşılmıştır.

Comments


bottom of page