top of page

BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ - STEFAN ZWEIG



YORUMLAR:

Zweig'in Madame de Prie isimli ana karakteri üzerinden devam eden ve günümüzde oldukça sık şekilde karşılaşılan bir hastalık olan narsist ve ilgi meraklısı olan karakterin yaşadığı çöküşün hazin bir şekilde neticelenmesinin işlendiği eser, klasik bir Zweig eseri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ana karakterin Paris'te devlet yönetiminde neredeyse 2. kişi olacak seviyeye geldikten sonra görevinden kralın emriyle uzaklaştırılması ve yerine en büyük rakiplerinden birisinin getirilmesi neticesinde başından geçenler konu edilmiştir. İlk olarak krala hiçbir kırgınlığının olmadığını ve ne zaman isterse yine göreve hazır olduğunu belirten Prie, kralın kendisini hayatı boyunca görevinden uzaklaştırma amacında olduğunu kısa bir sürede fark etmiştir. Ardından Paris'ten uzak kalarak inzivaya çekilmiş ve küçük bir kasabadaki köşkünde yaşamaya başlamıştır. İlk başlarda halk kendisine hala çok saygın ve etkili bir kişi gibi davranmıştır. Bu durum ise, Madame de Prie'ye eski günlerini hatırlatıp mevcut durumuna alışmasına yardımcı olmuştur. Ancak bir süre sonra eski yetkilerine sahip olmaması sebebiyle insanların ona olan saygılarının da azaldığını fark etmiştir.

Bu süreçte Paris'te görev alabilmek amacıyla kendisinden yardım isteyen toy bir delikanlının saflığından faydalanarak onunla birlikte olmaya başlamıştır. Fakat gencin de kendisinin etkisizliğini anlaması ve bir süre sonra onunla olan birlikteliğinin genci çok kibirli hale getirmesi ile ona karşı sert davranmaya başlamıştır. En sonunda genç sevgilisinden ciddi bir fiziksel şiddete maruz kalan ana karakter, taşralı ve küçümsediği her insanın intikamı alınırmışçasına bir muamele ile karşı karşıya kaldığını da hissetmiştir. Akabinde genci evinden kovdurmuş ve eski günlerindeki gibi büyük balolar düzenleyerek psikolojik bozukluğunu yenmeye çalışmıştır.

Bu balolar ile, eski günlerine dönerek gündeme gelmeye çalışsa da konuklarının dahi onu önemsememesi ile karşı karşıya kaldığında, kendisini öldürmek için bir tarih vermeye karar vermiştir. İnsanlar buna dahi ilk başta gülüp geçmiş ancak bir süre sonra tiyatro oyunu ile adeta Hamlet benzeri bir kurgu sergileyip kendi ölüm hikayesini herkese anlatmıştır. Belirlediği tarih gelmeden en büyük davetini düzenleyen Madame de Prie, konuklara o gece birkaç gün içinde öleceği bilgisini vermiştir. Bu söylediklerine itimat edilmeyip kendisinin ilgi çekmek için bu tür sözleri yenilediği düşünülse de belirlediği günde ölümünü tam da tiyatro oyununda olduğu gibi gerçekleştirmiştir. Fakat hem kraliyet hem de yakın çevresi kendisinin ölümüne dahi beklediği ilgiyi göstermemiştir. Kitabın belki de en önemli mesajlarından birisi de notlarda belirtilen son maddede bu kısımda belirtilmiştir. Hatırlanacak ve dikkat çekecek birisi olmak için dikkat çekmeye çalışmaktansa kendisinden söz ettirecek eylemlerde bulunan insanlar, ister istemez akıllarda yer edinmeyi başaracaktır. Aksi halde, dikkat çekmeye çalışmak için ölmeyi göze alabilmek dahi hatırlanmak için yeterli bir unsur teşkil etmemektedir.

Yazarın oldukça önemli bir mesajı, günümüz sosyal medya toplumunda herkesin anlık bilgilerle yaşadığı göz önüne alındığında belirtilen hastalığın çok daha fazla seviyede görüldüğüne de dikkat çekmek için iyi bir araç niteliğindedir. Ancak bu farkındalık yaratma ve dikkat çekme çabası, bahsedilmeye değer çalışma ve eserler üretemedikten sonra unutulmaya mahkum ilgi meraklısı insanların hüzünlü hayatlarında farklı sonuçlar meydana getirmeyecektir.

NOTLAR:

  • Bunlar olurken kadının keyfi yerindeydi. Karşısında her türlü gücünü yitiren bir insan görmekten hafif bir küçümsemeyle karışık ilk kez yeniden bir haz hissetmiş, kudretli olduğu onca yılda yaşamsal ihtiyaca dönüşmüş lan başkalarıyla oynama hevesi tekrardan uyanmıştı.

  • Bu hödük onu çok doğalmış gibi metresi gözüyle görüyordu, kendine sunulan armağanın ürpertisini hala duyacağı yerde tasarrufundaki yatağa halinden pek memnun bir şekilde beyler gibi yayılıyordu, duygusuzlaşmış ve miskinleşmişti; yaşadığı felaketten ve onurunun kırılmasından yanıp biten kadın ise onun aykırı hoşnutluğundan, köylüce para hırsından ve bayağı gururundan acı verici bir gıptayla nefret ediyordu.

  • Kadın ona bütün kiniyle böyle ansızın saldırınca çocuk yumruklarını görünmez bir kalkan gibi önüne siper etmişti, ama yumrukları şimdi tepeden yuvarlanan taşlar gibi ansızın ve sertçe kadının üstüne iniyordu. Çocuk, gücünün bilincinde olmanın verdiği taşkınlıkla kadına kör bir intikam ateşli içinde vurdukça vuruyor, bir köylü olarak o varlıklı, nazil, akıllı soyluya karşı duyduğu kıskançlığın ve küçümsenen adamın kininin acısını vurarak çıkarıyordu ve de içindeki bütün duyguları kadının güçsüz, kıvranarak şahlanan bedenine yumruklarıyla gömüyordu.

  • Ölümüne dair kehanetinin günü gününe gerçekleşmesi halinde karlın nasıl şaşırıp, konukların nasıl dehşete düşeceklerini gözünde canlandırdı. Ölüm komedisini büyük bir özenle hazırladı, çağırdığı konukların sayısını sürekli artırdı, harcamaları ikiye katladı, ani düşüşünü daha hissedilir kılmak için bu son günlerin debdebesini bir sanat eseri üzerinde çalışırmış gibi inşa etti. Dönüşmez kararını uygulamaya koymadan iki gün önce son bir davet verdi, şimdiye kadar düzenlediklerinin en görkemlisiydi bu. İran ve başka İslam ülkelerinden gelen elçilerin Paris'te ilk kez görünmeleriyle birlikte Fransa'da Doğu havası moda olmuştu; Şark kültürü kisvesine bürünmüş kitaplar yazılıyor, masallar ve efsaneler anlatılıyordu; insanlar Arap tarzında giyinmekten zevk alıyor ve Arapların cafcaflı konuşma üslubunu taklit ediyorlardı.

  • Gönüllü olarak seçtiği ölümünü her şeyden habersiz kişilere oynayacak, sonra da gerçeğe dönüştürecekti. Bir de sırf oyunda bile olsa geçmişini bir kez daha yaşamak, bir kez daha kraliçe olmak istiyordu, bunun için doğduğunu ve kudreti elinden alınır alınmaz da ölmek zorunda olduğunu göstermek istiyordu.

  • Ana karakter Madame de Prie "Nasıl ölüneceğini bugün hala bilmeyecek miydim?" dedi. "Ölüm içime girdi zaten, yarından sonra her şey bitmiş olacak". diye oyundan sonra etrafındakilere konuştu.

  • Eskiden insanlarla ve güçle oynamıştı yalnızca, şimdi ise hiçbir oyuncağın ölüm kadar keyifli olmadığını fark ediyordu.

  • Ölüm denen şey kolay geldi ona, hatta ölürken gülümseyebiliyordu insan, gerçekten, denedi, hem de pek güzel gülümseyebiliyordu ve ölüm geldiğinde güzel ve huzurlu, doğaüstü mutlulukla ışıldayan bir yüze sahip olmak hiç de güç değildi. Ne var ki ölüm, kandırılmaya izin vermeyip gülümsemeyi parçalamıştı.

  • Sahte keyfini sergilediği büyük dram da, ölüm günü gizemli bir biçimde önceden bildirmesi de boşa gitmişti. Onun tuhaf ölümüne Fransa'da gösterilen ilgi uzun sürmemiş, unutulmaz bir komedi oynamak için gösterdiği çaresiz çaba boşa gitmişti.

  • Çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi; kahramanlarını kendi seçer, ne kadar usandırıcı bir çabaya girerlerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemezdi.

DEĞERLENDİRME:

Konu: Ana karakter Madame de Prie'nin Paris'te devlet yönetiminde neredeyse 2. kişi olacak seviyeye geldikten sonra görevinden kralın emriyle uzaklaştırılması ve yerine en büyük rakiplerinden birisinin getirilmesi neticesinde başından geçenler konu edilmiştir.

Üslup: Yazarın her eserinde görülen sade, kısa ve net ifadeler ile bezenmiş üslubu, bu eserinde de okuyucuya her yönüyle Zweig öyküsü sunmayı başarmıştır. Bu eserinde ek olarak, özellikle karakter tahlillerini adeta bir roman havasıyla detaylı ve bir o kadar da kısa bir şekilde gerçekleştirebilmesi, yazarın roman ile öykü türünün birleşimine benzer sıradışı bir anlatım ortaya koymasını sağlamıştır.

Özgünlük: Konusu itibariyle özgün olmayan eser, konunun işlenişi ve insanların psikolojik tahlillerinin etkileyici hadiselerle süslenmesi sonucunda özgün denilebilecek bir öykü haline gelmiştir.

Karakter: Ana karakterin psikolojik tahlilleri ve birkaç yan karakter omurgasında inşa edilen eserde, karakterler yeri geldiğinde adeta bir roman tasviriymişçesine okuyucuya birçok yönden detaylı ve kısa ifadelerle aktarılmıştır.

Akıcılık: Üslup bölümünde belirtilen nitelikler göz önüne alındığında eserin sayfa sayısı az olsa da, akıcılık unsurunun tam anlamıyla karşılanmasında en büyük etken yazarın konuyu işleyişi ve anlatımıdır. Bu açıdan Zweig'in diğer eserlerinde görülen akıcı anlatımı ile bu eserde de tam manasıyla karşılaşılmaktadır.

Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:

Konu: 8

Üslup: 9

Özgünlük: 6.5

Karakter: 8.5

Akıcılık: 8.5

puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8.1 puandır. Puanından da anlaşılacağı üzere, diğer birçok Zweig eseri gibi bu öykü de özellikle hikaye meraklıları için hayata dair önemli mesajları kısa sürede öğrenmek isteyenler için uygun bir başucu kitabı olarak değerlendirilebilir.

(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:

BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ

Yazar: Stefan Zweig

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.

コメント


bottom of page