YORUMLAR:
Yazar Andre Gide'nin hayata dair görüşlerini yazdığı anlatı biçimindeki eser iki bölüme ayrılmaktadır. İlk bölüm olan Dünya Nimetleri yazarın 1897 yılında henüz gençliğinde yayınlamış olduğu ve daha coşkulu ifadeler barındıran metinleri içermektedir. İkinci bölüm olan Yeni Nimetler kısmı ise, 1935 yılında yayınlanmış olup yazarın olgunluk yıllarındaki görüşlerini yansıtmaktadır. Eserde geçen Nathanael ismi, kitabın niteliği sebebiyle herhangi bir tiplemeye sahip olmamakla birlikte yazarın okuyucuya hitap etmek istediğinde kullanmayı tercih ettiği bir isim olarak dikkat çekmektedir.
Yazarın aşağıdaki notlar kısmında alıntılanmış olan görüşlerinden bir kısmı, şahsımca katılmasam bile yazarın coşkulu anlatımı ile gerçek anlamda hissettiklerini ifade etmesi hasebiyle üslup bakımından belirtmek istediğim noktalardan birisidir. Öncelikle yazarın kusursuz işlere şehvetin eşlik etmesi sebebiyle bunları yapmamız gerektiğine dair düşüncelerine katılmadığımı belirtmek isterim. Bu konuda yazarın hayatın amacının mutluluk olduğuna dair görüşleri ile birlikte bu fikrinin klasik Batı Hedonist anlayışı olarak lanse edildiğini düşünüyorum. Burada eksik olan, insanın yalnızca kendi mutluluğu ya da şehveti için bir şey yapması mesajının hatalı tefsirler neticesinde zararlı etkilerinin meydana gelmesi ihtimalinin düşünülmemiş olmasıdır. Sırf bu yüzden dahi bu görüşün isabetli olmadığını düşünüyorum.
Yazarın ayrıca, kendini tanı fikrinin temelini farklı ve menfi bir mefhummuş gibi kavramış olması notlar arasında katılmadığım bir diğer önemli hususlardan birisi olarak yer almakta. Bu görüşünün temellendirmesini ise, insanların kendilerini tanıma aşamalarında gelişemeyeceği fikri oluşturuyor. Fakat, bir insan kendisini tanıyıp kendi hayat görüşlerini, amaçlarını ve kim olduğu gibi temel sorulara cevap ararken değişme sürecinden uzaklaşabilir ve yerinde saymaya devam edebilir mi? İşte yazarla bu görüşün temelinde hemfikir olmadığım nokta tam olarak burası. Şahsen, kişinin kendisini tanıma aşamasındaki birtakım soruların cevabını yanıtladığında olmak istediği kişi hedefine ulaşabilmek için daha da hızlı ilerleme kat edebileceğini düşünenlerdenim.
Bununla birlikte, yazarın gerçek anlamda takdir ettiğim görüşlerinden en değerlisi olarak ise, " Mutluluk, kendimi mutlu olmaya gereksinim olmadığına inandırmayı başardığım günden sonra yerleşti içime" şeklindeki sözü ve " Vermesini bilmediğin her şey senin efendin olur. Özverisiz diriliş olmaz. Her erdem kendinden vazgeçerek tamamlanır" sözleridir. Bu ifadeler, eserin ikinci bölümünde yani yazarın olgunluk döneminde yazılmış olan ifadelerdir. Bu yönüyle de doğu ve batı düşünce sisteminin olgunluk seviyesini de gösterebilmesi açısından önemli bir unsur barındırmaktadır. Yukarıda eleştirmiş olduğum hususların aksine yazar bu görüşlerinde adeta kişinin gerçek anlamda iç huzurunu bulmasındaki sırrının mutlu olma gereksinimi olmadığına inanması ile gerçekleşeceğini doğuya özgün mistik bir şekilde ifade etmiştir. Diğer taraftan insanın olgunlaştığının ve kendi amacına ulaşmasındaki en önemli hususlardan birisinin eşyaya bağlı olunmadan vererek olgunlaşması olduğunun ifade edilmesi açısından kıymetli bir görüştür. Yazarın, eserinde de görüldüğü üzere, hem doğu hem de batıya dair tecrübe edilen yaşanmışlıklarının neticesinde iki farklı dünyanın terkibi ile meydana gelmiş bir felsefe yatmaktadır. Bu açıdan hem doğuyu idrak edebilmek hem de batıyı ifade edebilmesi bakımından okunmaya değer bir eser olduğu aşikardır.
NOTLAR (*) :
Nathanael, Tanrı'ya ermişsin de fark etmemişsin! Tanrı'ya ermek onu görmektir; ama bakmazlar ona. Beklenemeyecek olan yalnız Tanrı'dır. Tanrı'yı beklemek onu önceden içimizde taşıdığımızı bilmemektir. Tanrı'yı mutluluktan ayırma, bütün mutluluğunu da ana yerleştirir.
Kıyıların kumlarının hoş olduğunu okumak yetmez bana; çıplak ayaklarım bunu duysun isterim... Bir duyunun ardından gelmemiş bilgi bana yaramaz.
Her kusursuz işe şehvet eşlik eder. Onu yapman gerektiğini bundan anlarsın. Güçlükle iş başarmayı bir üstünlük sayanları hiç sevmem. Güçse başka şey yapsalar daha iyi ederler. Bu işte duyulan sevinç, çalışmanın beğenildiğinin belirtisidir, hazzımın içtenliği de benim için önderlerin en önemlisidir.
Geçmişi gelecekte yeniden bulmaya çalışma sakın. Her anında belirsiz yeniliğini yakala, önceden hazırlama sevinçlerini ya bil ki, onu hazırladığın yerde karşına bir başka sevinç çıkacaktır.
Sana benzeyenin yanında kalma; hiç kalma. Bir çevre sana benzeyince ya da sen çevreyle benzerleşince, senin için yararlı bir yanı kalmaz. Bırakmalısın o çevreyi, senin için kendi ailen kadar, kendi odan kadar, kendi geçmişin kadar tehlikeli bir şey yoktur. Her şeyden yalnızca sana getirdiği eğitimi al; içinden taşan şehvet onu tüketsin.
Nathanael sana kentlerden söz edeceğim: İzmir'i uzanmış bir küçük kız gibi uyur gördüm; Napoli'yi şehvet düşkünü bir yıkanan kadın gibi, Zaguan'ı bir Kabilli çoban gibi gördüm, yaklaşan şafak yanaklarını kızarttı. Cezayir aşktan titrer güneşte, karanlıkta aşktan bayılıp kalır.
Kitabımı at; yaşam karşısında binlerce tutumdan biri olduğunu düşün onun. Kendi tutumunu ara. Bir başkasının da senin kadar iyi yapabileceği bir şeyi yapma. Bir başkasının da senin kadar iyi söyleyebileceğini söyleme - senin kadar iyi yazabileceğini yazma. (Dünya Nimetlerinin son alıntısı)
Yaşam insanların razı olduklarından daha güzel olabilir. Bilgelik mantıkta değil, aşktadır.
Mutluluk, kendimi mutlu olmaya gereksinim olmadığına inandırmayı başardığım günden sonra yerleşti içime; evet, mutlu olmak için hiçbir şeye gereksinimim olmadığına inandığım günden sonra. Bencilliğin sırtına kazmayı indirdikten sonra, herkesin kana kana içebileceğince sevinç fışkırtmıştım sanki yüreğimden.
Kararsız ruh elini çabuk tut! Bil ki en güzel çiçek en çabuk solan çiçektir. Çabuk eğil kokusunun üzerine. Ölümsüzün kokusu yoktur.
Her kesinleme el çekişte sona erer. Kendinde boyun eğdiğin her şey yaşam bulacak. Kendini kesinlemeye çalışan her şey kendini yadsır; kendinden el çeken her şey kesinler kendini. Kusursuz bir sahip oluş ancak verişle kanıtlar kendini. Vermesini bilmediğin her şey senin efendin olur. Özverisiz diriliş olmaz. Meyvenin olgunlaştığını nereden anlarsın? Dalından kopuşundan. Her şey veriş için olgunlaşır ve sunuşla tamamlanır. Her erdem kendinden vazgeçerek tamamlanır.
Düşünüyorum öyleyse varım. Şu öyleyseye takılıyorum ben. Düşünüyorum ve varım; şu sözlerde gerçek payı daha fazla olurdu: Duyuyuorum, öyleyse varım- hatta : İnanıyorum öyleyse varım öünkü şunu demeye gelir bu: Var olduğumu düşünüyorum. Var olduğuma inanıyorum. Var olduğumu duyuyorum. Bana öyle geliyor ki, bu 3 tümceden en gerçek, tek gerçek olanı sonuncusu; çünkü var olduğumu düşünüyorum var olmamı gerektirmez belki de. Var olduğuma inanıyorum da öyle. Birinden öbürüne geçmek "Tanrı'nın var olduğuna inanıyorum" u Tanrı'nın varlığının bir kanıtı yağmak kadar gözü peklik içerir. Oysa " Var olduğumu duyuyorum..." burada hem yargıç hem de yargılanan kişiyim. Bunda nasıl aldanabilirim?
Kendini tanı. Çirkin olduğu kadar da zararlı bir özdeyiş. Kendi kendini inceleyen kişi, gelişmesini durdurur. Kendini iyi tanımaya çalışan tırtıl hiçbir zaman kelebek olamazdı.
Arkadaş, insanların sana sundukları gibi benimseme yaşamı. Yaşamın daha güzel olabileceğine inandır kendini; yaşamın, hem senin, hem başkalarının yaşamının daha güzel olabileceğine inanmadığın an olmasın; ama başka bir yaşamdan, ilerideki yaşamdan, buradaki yaşamamızda bizi avutacak, düşkünlüğümüzü kabullenmemize yardım edecek bir yaşamdan söz etmiyorum. Kabul etme. Yaşamın neredeyse bütün acılarından Tanrı'nın değil de insanların sorumlu olduklarını anladığın günden sonra bu acılara bir daha razı olmayacaksın.
DEĞERLENDİRME:
Konu: Yazarın hayattaki önemli gördüğü hususlara ilişkin görüşlerinin ve fikirlerinin derlemesinden oluşmaktadır. Yazarın hem gençlik yıllarında hem de olgunluk dönemlerindeki görüşlerinin kıyaslamalı olarak müşahede edilebilmesi bakımından önemli bir eserdir.
Üslup: Yazar, notlar kısmında da alıntılandığı üzere, yazarlığı okuyucunun zihninde canlı ve hissedilebilir hale getirmenin öneminden bahsetmiştir. Kendi görüşleri ve duygularını ifade etmek için de bu yöntemi oldukça olumlu ve etkili yönde kullanmıştır. Diğer denemelerden farklı olarak yazarın adeta hatıralarını aktardığı daha samimi bir yazı olması da eserin okuyucuyla bütünleşen bir üslup barındırmasında etkili olmuştur.
Özgünlük: Konusu sebebiyle, özgün olarak nitelendirilmesi zor olsa da konunun işlenmesi ve üslubun özgün bir tarz ile dile getirildiği belirtilebilir.
Karakter: Kitapta adı geçen Nathanael ve Menalque karakterlerinin niteliklerinden bahsedilmeden, yazarın onları adeta konuyu daha etkili bir şekilde okuyucu ile sohbet ediyormuş havasına büründürmesi gayesiyle kullanmak istediği görülmektedir. Bu durumun hem üslup hem de akıcılık yönünden büyük fayda sağladığı görülmektedir.
Akıcılık: Eserin yukarıda da belirtilen üslup ve karakter kullanımları sayesinde nasıl okunduğu anlaşılmayan ve katılınmayan fikirlere dahi yazarın içten görüşleri olduğunu görerek saygı duyulmasını sağlayan tesiri, akıcılık unsuru bakımından da eserin bir çırpıda bitirilmek istenmesine sebep olmaktadır.
Genel: Belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden değerlendirme yapıldığında:
Konu: 7.5
Üslup: 9
Özgünlük: 6.5
Karakter: 7
Akıcılık: 9
puanlarını alan eserin genel ortalaması 7.8 puandır. Yukarıdaki kategori kısımlarından iki tanesinde 9 alarak okunması gereken bir eser olarak değerlendirilmesi gerektiğini gösteren bir eser olduğunu belirtmek gerekmektedir.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
DÜNYA NİMETLERİ VE YENİ NİMETLER
Yazar: Andre Gide
Basım Tarihi: 4. Baskı, Aralık-2011
Yayınevi: Can Yayınları
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments