top of page
kirmizicantaliavukat

DENEMELER – FRANCIS BACON


Francis Bacon
Denemeler

YORUMLARIM:

 

Çağının ve batı değerlerinin olabilecek en faydacı ve akılcı yöntemleri ile bezenmiş olsa da Francis Bacon'ın denemeleri, Orta Çağdaki bir takım eski ve anlamsız temellere dayanan söylemlerden tam kurtulamamış gelişim çağındaki bir İngiltere tahlilini de gözler önüne sermektedir.

 

Rönesans ile en önemli unsurlardan birisi akılcılık ve üretim odaklı hayat tarzı olmuş, din ikinci plana atılarak kontrol altına alınması gereken bir alan olarak belirtilmiştir. Görüşlerin ekseriyeti her ne kadar bu minvalde şekillenmiş olmakta ise de, özellikle dipnotlardan da görüleceği üzere, dinin etkileri yazarda ve toplumda tam olarak etkisini yitirmemiştir. Bu açıdan incelendiğinde Avrupa'nın henüz kendi içinde çatışmalar ihtiva eden, bir yandan bazı yenilikçi ve müspet ilimler ufkunun genişlemeye başlamış olduğu görülse de, diğer yandan orta çağdan kalan bayağılık ve bağnazlıklarından tam olarak kurtulamadıkları görülmektedir.

 

Bununla birlikte, kitabın çok az bölümünde geçmiş olsa da Türk ve doğu medeniyetleri adeta yokmuş gibi bahsedilmiştir. En fazla Doğu Roma İmparatorluğuna kadar uzanabilen mukayeseleri ise, yazarın ya kasten dikkat ettiği bir filtreleme yöntemi ya da gerçekten Kara Avrupa'sının kendi içindeki küçük döngüsünün bütün dünyanın da temellerini koruduğuna dayanan itikatlarından kaynaklanmaktadır.

 

Batının rönesans sürecine girmeden önceki birçok eksik göze çarpsa da, yeni çağın getirdiği müspet ilimlerdeki gelişme neticesinde bilime olan önemin gerçek anlamda bir din mertebesinde hissedildiği de gözlerden kaçırılmaması gereken bir diğer unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat görüleceği üzere, gark dünyası her zaman şarkın mistik ve katmanlı inanç sistemlerinin çetrefilli ve katmanlı yapısını tam manasıyla idrak edememiştir. Bu sebeple, felsefi düşüncelerini ekseriyetle pragmatist ve maddiyatçı düşünceye dayanan birkaç kalıp içine sığdırmaya çalışmıştır.

 

Görüleceği üzere, eserden doğu dünyası için çıkarılması gereken en önemli mesaj ise; doğu medeniyetlerinin batı dünyasından alarak kendi yapılarına dahil etmeleri gereken yegane araç bilimdir. Bunun dışındaki hususlarda batıyı taklit etmeye çalışmak doğu medeniyetleri için hüviyet sorunlarını tetikleyecek ve akabinde ise ulviyet sorunları ile pekiştirilecektir ki batı dünyasının gerisinde kalmanın en etkileyici tarafı bu durumdan kurtulamayan ülkelerin çırpınışlarını görmektir.

 

Sonuç olarak eserin, yazıldığı döneme ilişkin önemli bilgiler ihtiva eden ve kesinlikle incelenmesi gereken düşünce yazılarından birisi olduğunu belirtmek gerekmektedir.

 

ALINTILARIM(*):

 

  1. Öcünü alan kişi düşmanıyla aynı olur, oysa hoş görüp geçse düşmanından üstün duruma gelir, çünkü bağışlamak büyük adamlara özgüdür.

  2. En iyi bileşimle karışım, açık sözlülükle, doğru düşünceyle ün yapmak, sıkı ağızlı olmak, gerektiği yerde ikiyüzlü olmak, başka çıkar yolun kalmadığı durumda da yapmacığa başvurabilmektir.

  3. Ana babalar çocuklarının girmesini istediği meslek dalını, buna göre ne öğrenip nasıl yetişeceğini zamanında kararlaştırmalıdırlar, çünkü bir çocuğa en iyi küçükken yön verilebilir. Çocuk neye eğilim duyarsa onu en çok başarır düşüncesiyle, onun sözüne pek uymamak gerekir. Evet, çocuğun belli bir mesleğe sevgisi ile yeteneği olağanüstü derecedeyse, bu durumun yabana atılmaması gerekir, ama genellikle "En iyiyi seç, alışkanlıkla hem kolay hem de sevimli duruma gelecektir" yararlı bir öğüttür.

  4. Gerçekte, üzerinde durulmazsa söylenti çoğunlukla hızını, etkisini yitiriverir, ama ciddiye alınır da yok edilmesine çalışılırsa şaşılacak ölçüde dal budak salar, uzar gider.

  5. Emek ile ulaştırma çoğunlukla maldan daha değerli olur, bir ülkeyi daha çok zenginleştirir; tıpkı ulaşım alanındaki çalışmaları ile dünyanın en büyük yerüstü altın yataklarına sahip olmuş Aşağı Ülkeler'de (Yedi küçük Kuzey Avrupa Ülkesi olan Holanda, Zelanda, Utrecht, Geldern, Overisel, Frizland ve Groningen'i ifade eder. Bu devlet daha sonra bugünkü Hollanda adını alır.) görüldüğü gibi

  6. Barış ile mutluluk içindeki aydınlık zamanlar, kargaşa ve sıkıntı zamanlarına oranla insanların düşüncesini dinden biraz daha uzaklaştırmaktadır.

  7. Kralların düşmanlarından da öğüt almalarının yöntemini gösteren bir öyküye göre; ilkin, sorunlar danışmanlara iletilmeli, böylece çözüm ana karnına düşmeli; ama tasarlanan işler öğüdün karnında gelişip bir biçim aldıktan sonra, kral işin yürütülmesini danışmanlara bırakmamalı, sanki onların hiç etkisi olmadan her şeyi kendi hazırlayıp kotarmış gibi işe el koymalı; bütün dünyaya bu konudaki buyruklarda kararı da kendisi vermiş gibi görünmeli, (çünkü bunlar daha etkili, daha güçlü ortaya çıkmakla tıpkı tepeden tırnağa silahlı doğan Pallas'ı andırırlar) sonra daha da ün kazanmak için bu kararları yalnız yetkilerinin kullanılmasından değil, kendi kafasıyla düşüncelerinden doğmuş gibi göstermelidir.

  8. Onu iyice gözetlemek, sonra da hızla işe sarılmak. Pluto'nun, politikacıyı görünmez adam yapan miğferi, tasarıları gizli tutmak, yürütmede ise hızlı davranmaktır, çünkü iş yürürlüğe girdi mi, gizliliği hiçbir şey hızdan iyi sağlayamaz; tıpkı, hızla uçan bir merminin dönüşünün gözle izlenemeyeceği gibi.

  9. Birkaç oturumda ya da toplantıda böyle kesik kesik ele alınan işler, çoğunlukla ne ilerler ne de geriler. Bilge bir adam tanırım, ne zaman bir işi bitirmek için koşturan biri görse "Biraz bekle de daha tez bitirelim" derdi.

  10. Zenginlik harcanmak için, para harcamak da yücelik kazanmak, güzel işler görmek içindir. Bir kimse para işlerinin denk olmasını istiyorsa gideri gelirinin yarısını, zengin olmak istiyorsa üçte birini geçmemelidir.

  11. Borçlarını bir çırpıda temizleyiveren bir kimse gene eski durumuna döner, başı dardan kurtuldu mu eski alışkanlıklarını sürdürür, ama borcunu ağır ağır ödeyen kimse tutumlu olmaya alışır, hem başını hem de varlığını dertten kurtarır.

  12. Bir ülkede kalbur üstü tabaka genişledikçe halk bayağılaşır, özellikle ordunun can damarı olan piyade de yüz kişiden birinde bile savaş tolgası giyecek kafa olmaz, nüfuz çoğalır ama güç azalır.

  13. İspanyollar ise uyrukluk vermede Romalılar gibi eli açık davranmamakla birlikte, buna hemen hemen denk bir yöntem kullanmışlar, kendi yerli ordularına yabancıları da, yerine göre en yüksek rütbelerle, almışlardır. Şu sıralarda yayınladıkları bir krallık yasasından anlaşıldığı üzere yerli uyruklarının azaldığını sezmiş durumdalar.

  14. Bence bir sömürge el değmemiş topraklara, yerlileri sömürgecilere yer açmak için başka yörelere sürülmemiş topraklara kurulmalı, Yoksa, yapılan iş sömürgecilik değil, başkalarını zorla bir yerden söküp atmak olur. Bir sömürge kurup geliştirmek, bir orman dikmeye benzer; ikisinden de aşağı yukarı yirmi yıl hiçbir kazanç beklememeniz, emeğinizin karşılığını ancak bu süre sonunda alabileceğinizi bilmeniz gerekir. Sömürgeyi kurarken götüreceğiniz kimseler, bahçıvanlar, çiftçiler, ırgatlar, demirciler, marangozlar, dülgerler, balıkçılar, tavukçular, birkaç da eczacı, cerrah, aşçı, fırıncı olmalıdır.

  15. Sömürgenin yönetimi bir kişinin elinde olmalı ama ona yardım edecek danışmanları da bulunmalı; bunların birtakım kısıtlamalar ile sıkıyönetim uygulayabilme yetkileri olmalıdır. Sömürgenin yöneticileri, anayurtta çok fazla sayıda kişiye akıl danışmamalı, birkaç kişinin danışmanlığıyla yetinmeli, bunlar da soylu kişilerle ileri gelenler arasından seçilmeli, tüccarlardan kaçınılmalıdır, çünkü tüccarlar, hemen kestirme yoldan kendi kazançlarına bakarlar. Sömürge güçleninceye dek gümrük duvarları olmamalı, yalnız bununla kalınmayarak, belli bir neden ya da sakınılacak bir durum olmadıkça, sömürgelilere mallarını en kazançlı buldukları yerlere götürme özgürlüğü tanınmalıdır.

  16. Doğru yoldan sapmadan alın teri ile kazanılan zenginlik ağır ağır oluşur, ama ölenlerden kalan zenginliğe ise, birden konuverir insan.

  17. İnsanın kişiliği ya yararlı bitkiler yetiştirir ya da ayrık otları; yararlıyı zamanında sulamalı, ayrıkotunu da söküp atmalı.

  18. Yaşlılarla gençlerden bir arada yararlanmak en yerinde iş olur, böylece bu iki çağın da karşılıklı iyi yönleri eksik yönleri giderir, gelecek için daha iyi olur, çünkü yaşlılar iş başındayken gençler onlardan çok şey öğrenebilir. Üstelik, dışarıdan bakılınca da böylesi daha iyi karşılanır, çünkü yaşlılar yetkinin tadını çıkarır, gençler de sevilmenin, beğenilmenin. Hak gözetmek bakımından gençler daha ağır basar belki, çünkü yaşlılar politik olmaktan yanadır.

  19. Az yazanın iyi bir belleği olması gerekir, az konuşanın keskin zekalı, az okuyanın da bilmediğini bilir gibi gözükebilmek için kurnaz olması gerekir. Tarih insanı bilge kılar, şiir iç zenginliği, matematik titizlik, doğal bilimler derinlik, mantık ile söz söyleme sanatı ise tartışma yeteneği kazandırır.

  20. Başkasını övmekle, kendini kollamış olursun, çünkü övdüğün kişi o konuda ya senden üstün ya da aşağıdadır. Aşağı ise, onun övülmesiyle sen daha çok yükselirsin; yüksek ise, övmemekle sen çok daha az övgü görürsün. Övüngen kimseler bilgeler için alay, alıklar için hayranlık, asalaklar için ise tapınma konusu, kendi kurumlarının da kölesidirler.

  21. Yargıçlar görevlerinin hakkı söylemek olduğunu unutmamalıdırlar, hakkı vermek değil, yasayı yorumlamaktır görevleri, yasa yapmak ya da yasa koymak değil.

  22. Yargıçlar Süleyman'ın tahtının iki yanında aslanların bekçilik ettiğini unutmasınlar, kendileri de aslan olsunlar, ama tahtın altında birer aslan. Hükümdarın yetkilerine ters düşmemeye, karışmamaya özen göstersinler. Ancak, yargıçlar, kendilerine yasaları bilgece uygulamaktan başka bir yetki bırakılmadığını da sanmasınlar. Bu konuda, havarilerin, kendilerindekinde daha üstün bir yasayla ilgili sözlerini anabilirler. (Yasaların iyiliği, iyi kullanılırsa ortaya çıkabilir.)

  23. Bir devletin gençliğinde ordusu, orta yaşında öğrenimi, sonra bir süre bu ikisi birden, son döneminde ise tekniği ile ticareti gelişir. Öğreniminin de başlangıçta hemen hemen çocukça bir küçüklük dönemi, onun ardından durmuş oturmuş bir olgunluk dönemi, en sonunda da kuru, tükeniş içinde bir yaşlılık dönemi vardır.

  24. Bütün bilge devlet büyükleri, söylentilerin kendi tasarladıkları işlere yarayacak nitelikte olmasını da büyük titizlikle gözetmelidirler.

 

DEĞERLENDİRMELERİM:

 

Konu: Rönesans sürecindeki batının İngiliz bir yazar tarafından hem değerlendirmelerini, hem de dönemin batı dünyasına ilişkin önemli çıkarımların gözlenebileceği düşünce yazıları işlenmektedir.

 

Üslup: Yazarın genel manada kısa ve net bir anlatım biçemi olduğu görülmektedir. Bazı cümle yapılarında ise, anlatmak istediği unsurları detaylandırmak ve önemli gördüğü noktalara daha net parmak basabilmek için uzun cümle yapılarından da faydalanmıştır. Ancak bu husus, akıcılık ve anlatım akışında herhangi bir menfi tesir meydana getirmemiştir.

 

Özgünlük: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.

 

Karakter: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.

 

Akıcılık: Üslup bölümünde ifade edilen hususlar dikkate alındığında eserin, en başından itibaren vermek istediği mesajları etkili bir anlatım ile akıcı bir şekilde okuyucuya iletmeyi başardığı görülmektedir. Ancak eser, türü itibariyle sürükleyici bir kitap değildir.

 

Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:

 

Konu: 8

Üslup: 8

Akıcılık: 7,5

 

puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 7,8 puandır. Neredeyse 8 barajına gelen eser, türü dikkate alındığında özellikle orta çağ Avrupa’sına ilgisi olan deneme yazarları için kesinlikle okunması gereken kitaplardan birisidir.

 

(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:

DENEMELER

Yazar: Francis Bacon

Yayınevi: Yapı ve Kredi Yayınları

Baskı: 16. Baskı – Ocak 2019

kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.

Komentar


bottom of page