YORUMLAR:
Dostoyevski'nin Temmuz 1865'te yurtdışına çıktığı süreçte Suç ve Ceza'yı yazdığı yine 1866'da Kumarbaz'ı kaleme aldığı ardından 1868'de Budala'yı kaleme aldığı ve Karamazov Kardeşleri de 1880'da yazdığı bilinmektedir. Asıl bilinmesi gereken ise, Dostoyevski'nin 1849 yılında idama mahkum edilip öldürülmeden 1 dk önce kararın değiştirilerek kürek mahkumluğuna gönderilmesi ise, edebiyat ve roman tarihinde kalıcılık taşıyan birçok eserin yer almasını sağlamıştır. Elimizdeki Öyküler kitabı ise, Dostoyevski'nin hayatı boyunca farklı zamanlarda yazmış olduğu hikayelerin derlemesidir. 14 hikayeden oluşan eserin bütün hikayelerinden bahsedilmeyecek olsa da Dostoyevski'nin düşünce tarzı ve insanları başarılı bir şekilde tasvir etmesi sebebiyle birkaç hikayesine değinilecektir.
Tuhaf Bir Adamın Rüyası hikayesinde, intihar etme düşüncesinde olan bir kişinin intihar etmek için her şeyi hazırlayıp düşüncelere daldıktan sonra uykuya dalması akabinde görmüş olduğu rüya konu edilmektedir. Rüyada, aynı şekilde intihar ederek öldüğünü gören ana karakter öldükten sonraki dünya tahayyülüne ilişkin oldukça ilginç tahminlerde bulunmuştur. Aynı dünya gibi başka bir gezegene götürülen kişi, insanların dünyadaki gibi yaşamlarına devam ettiğini ancak kimsenin birbiri hakkında kötü şeyler istemediğini ifade etmiş karakter vasıtasıyla günümüz dünyası için oldukça zor olan bu tabloyu okuyucunun zihnine nakşetmek istemiştir. Yazarın zihnindeki ahiret anlayışı olan yaşamda, 3 büyük dinde görülen sonsuzluk anlayışı yine işlenmiş olsa da cennet ya da cehennem kavramından bahsedilmemiş, yalnızca yaşayan herkesin adeta cennet gibi bir alternatif dünya modelinde ahireti devam ettirdiği ifade edilmiştir. Bu açıdan öyküye Dostoyevski'nin tabiri ile cennet ve cehennem ifadelerinin kullanılması mümkün olan bir hikaye olmaması dikkat edilmesi gereken bir unsurdur. Belki de yazar, bazı düşünürler gibi asıl cehennemin bu dünya olduğu; diğer dünyada ise, olması gereken hayatı sonuna kadar yaşayacağımız kanaatindedir.
Bir diğer hikaye olan Dürüst Hırsız'da ise, Yamelyan isimli kişinin Ivanoviç isimli bir diğer karakter olan ve alkol problemleri neticesinde Ivanoviç'le tanışarak onun evinde yaşamaya başlaması ile başlayan öyküde, Yamelyan'ın Ivanoviç'in pelerinini çalması ile olaylar gelişir. İlk başlarda büyük bir ısrarla inkarda bulunan Yamelyan Ivanoviç'e karşı tavır dahi koyarak bir süre sokaklarda yaşamış ancak hasta olarak dönüp en sonunda ölüm döşeğine düşmüştür. Ölmeden önce, pelerini çaldığını itiraf etmesi sebebiyle Ivanoviç, bu olayı başka bir arkadaşına dürüst hırsızların da olabileceğini iddia ederek anlatmaktadır. Fakat görüleceği gibi, dürüst niteliğine sahip bir kimsenin, doğruyu kendisine zarar verme ihtimalini göze dahi alarak itiraf etmesi aranır. Hikayede ise Yamelyan, ısrarla inkar edip ölüm yatağında son anlarında bu gerçeği itiraf etmiştir. Dolayısıyla bu karakter için yazarın dürüst hırsız isimlendirmesine katılmak şahsımca pek mümkün değildir.
Eserin bahsetmek istediğim son hikayesi olan Timsah'ta ise, Rusya'ya ilk kez getirilmiş ve insanlar için gösterime açılmış olan canlı bir timsah sergisi esnasında Matveiç isimli ana kahraman, merakı sebebiyle bir anda timsah tarafından yutulmuş ancak timsahın midesinde hayatta kalmaya devam ederek arkadaşları ve diğer insanlarla konuşmaya devam etmiştir. Yazarın asıl değinmek istediği nokta ise, aşağıdaki notlar kısmından da açıkça fark edilebileceği gibi, timsahın karnına girdikten sonra her zaman ünlü olmak isteyen ancak hiçbir niteliği bulunmadığının da farkında olup bunu itiraf eden bir memurun ününü yaymak için adeta her şeyi yapmak istemesi konu edilirken, Rusya halkının psikolojik tahlilleri de gerçekleştirilmektedir. Matveiç timsahın öldürülmesine ekonomik prensipler sebebiyle karşı çıkmakta olup timsah sahibinin hakkı olduğunu ve öldürülmemesi gerektiğinden bahsederken bir yandan da bu sayede ünlü olduğu için bu süreci olabildiğince uzatmaya çalışmaktadır. Diğer taraftan asistan Yelena İvanovna ise, Matveiç'in timsahın karnından bir an önce çıkarılması için Matveiç'in amiri Semyonıç ile oldukça enteresan diyaloglar yaşamıştır ki bu diyaloglardan aşağıda olabildiğince detaylı bir şekilde alıntı yaptığımı görebilirsiniz. Semyonıç karakteri ise, Rusya'nın o zamanlar içinde bulunduğu bürokrasi sorununu bütün çıplaklığıyla özetleyebilmek için her sözü kullanmıştır. Buna timsahın karnında çalışmaya ve para kazanmaya alışan bir memurun diğer memurlar için de timsahın karnına girme teşviğini yapabilmesi senaryosunu düşünmesi de dahildir. Bir diğer karakter olan Prohor Savviç ise, öyküde, aydın sınıfında kabul edilen ve bu sıfatı sebebiyle, Matveiç'e timsahın midesine girdiği için Rus halkını adeta barbar gibi gösteren Avrupa standartları için bazı konularda bu tavırlarını değiştirmelerini gerektiğini savunan sözde bir aydındır. Görüleceği üzere, 1865 yılında yazılmış olan eserin Rusya için bir öz eleştiri olarak telakki edilmesi gerekmekle birlikte ülkemiz için de birtakım mesajlar taşıdığı aşikardır.
NOTLAR (*):
Timofey Semyonıç "En önemlisi de, timsahın kişiye özel bir mal olması. Yani bu durumda ekonomik prensip denen şey girer devreye. Ekonomik prensip de her şeyden önce gelir. Önceki gün Luka Andreyeviç'in evindeki toplantıya İgnatiy Prokofiç anlatıyordu, kendisi çok zengin bir kişidir. "Bizim için üretim önemlidir diyordu. Üretimimiz yeterli değil. Arttırılması gerekiyor. Parası olan insanımız az. Yani orta sınıfi burjuva denen sınıf yaratılmalı. Paramız olmadığına göre, sermayeyi yurtdışından çekmeliyiz. Önce, yurtdışındaki şirketlerin, şimdilerde Avrupa'da olduğu gibi, ülkemizde de toprak satın almalarını sağlamalıyız. Müşterek mülkiyet zehirdir diyordu, felakettir! Müşterek olduğunda üretim de artmaz, tarım da gelişmez. Yabancı şirketlerin parça parça toprağımızı almaları, sonra onları olabildiğince küçük, küçücük parçalara bölmeleri ve bu küçük parçaları özel kişilere satmaları gerekir. Yani satmaları değil de, kiraya vermeleri. Toprağımız bütünüyle yurdumuza gelen yabancı şirketlerin eline geçtiğinde, kiraları istedikleri kadar yükseltebilirler. Yani köylü emeğini kazanmak için şimdi çalıştığından 3 kat daha fazla çalışmak zorunda kalacak. O zaman güdülmesi kolay olacak. Yani durumu hissedecek, uysallaşacak, kirasını ödeyebilmek için daha çok çalışacak. Oysa şimdi müşterek mal ne işine yarıyor sanki? Açtıktan ölmeyeceğini biliyor nasıl olsa, yan gelip yatıyor, kafayı çekiyor..."
Timofey Semyonıç "Bir memuru, timsahın karnında özel görevle görevlendirmek... benim düşünceme göre çok saçma. Yasalarda böyle bir şey yok. Hem görevi ne olacak orada?" demiştir. Buna karşı Yelena İvanovna ise "Şöyle söyleyebiliriz: Yimsahların doğasını içeriden, canlı olarak incelemek. Şimdilerde herkes doğa bilimiyle, botanikle ilgileniyor... İvan Matveiç de timsahın karnında kaldığı süre kalır, oradan timsahların sindirim sistemleriyle veya davranışlarıyla ilgili gerçekleri bildirir size... Bilime katkısı olur efendim" demiştir. Son olarak Semyonıç "Doğrusunu isterseniz, bu itirazınızda haklısınız, ayrıca, ileride işlerin yürütülmesinde bize yardımcı da olabilir. Ama şurasını da düşünün, ya çok sayıda timsah getirmeye başlarlarsa ülkemize ve timsahların karnında yan gelip yatan görev yapılabildiği de öğrenilir de, memurlar oraya girmeye başlarlarsa ne olacak? Kabul edin ki, kötü örnek olacak bu. Bakarsınız, bedavadan para almak için memurlar timsahların karnına girmeye başlarlar." demiştir.
İvan Matveiç ise İvanovna'ya "Hep, herkesin benden söz etmesini istemişimdir. Ama az şey bildiğim ve rütbem yeterli olmadığı için bir türlü amacıma erişememiştim. Şimdi ise, bir timsahın beni olağan biçimde yutmasıyla her şey değişti, yoluna girdi. Her söylediğime kulak verilecek, ağzımdan çıkan her sözcük düşünülecek, ağızdan ağza dolaşacak, gazetelerde yayınlanacak."
Timsahın asıl özelliği nedir? Cevap hazırdır: İnsanları yutmak. Peki timsahın insanları yutabilmesi için ne gerekir? Gene hazırdır cevap: İçinin boş olması. Bilindiği gibi, doğanın boşluğa izin vermediğini fizik yasaları bundan uzun yıllar önce belirlemiştir. Ama insanlarda durum böyle değil: Sözgelimi, insan kafası ne kadar boş olursa olsun, dolu olmayı o kadar az ister.
İvan Matveiç'in durumu hakkında konuşan düşünürlerden olan Prohor Savviç "Gelişmiş ve iyi bir toplum olduğumuzu, bu konuda Avrupa'ya yetişmeyi istediğimizi bilmeyen yoktur. Ne var ki, gazetemizin bütün çabalarına, zorlamalarına karşın "olgunlaşmaktan" henüz çok uzaktayız. Bunun en açık kanıtı da dün Pasaj'da gerçekleşen, daha önce gerçekleşeceğini beklediğimizi yazdığımız üzücü olaydır. Bir yabancı timsahı ile geliyor başkentimize ve onu Pasaj'da halka sergilemeye başlıyor. Güçlü, çok kültürlü ülkemize bulunmayan bu yeni yararlı girişim türünü, hiç zaman kaybetmeden göklere çıkarmaya başladık. Birden, dün öğleden sonra saat dört buçuk sularında yabancının dükkanına sarhoş durumda, son derece şişman biri geliyor, ücretini ödeyip içeri giriyor ve kimseye bir şey söylemeden doğru timsahın kocaman ağzının içine giriyor. Timsah kuşkusuz, en azından soluksuz kalıp ölmektense, ister istemez yutmak zorunda kalıyor onu. timsahın içine giren adam hemen sızıyor orada. Timsahın Alman sahibinin haykırışlarının da, korkuya kapılan ailesinin feryatlarının da, polise haber verme tehditlerinin de bir yararı olmuyor. Timsahın içinden yalnızca kahkaha sesleri ve kırbaçla hesaplaşmakla ilgili birtakım sesler geliyor. Gelgelelim, yüzsüz ziyaretçi, dışarı çıkmaya bir türlü razı olmuyor. Gelişmemişliğimizi gösteren, bizi yabancıların gözünde küçük düşüren buna benzer barbarca davranışlarımız konusunda ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Yurtdışından yeni gelmiş bir timsaha, bu barbarlıkların hepsini birden uygulamak olanaksızdı kuşkusuz. Zavallı, şimdi karnında iri mi iri bir kütleyle yatıyor ve dayanılmaz acılar içinde ölmeyi bekliyor. Ev hayvanlarına kötü davrananları Avrupa'da, mahkemelerde cezalandırıyorlar. Ne var ki, Avrupa'nın ilerlemişliğinin, Avrupa'nın caddelerinin, evlerinin yanında artık zaman kaybedemeyiz. Evler yeni, ama bağnazlığımız eski..." demiştir.
DEĞERLENDİRME:
Konu: 14 hikayeden ve 500 sayfadan oluşan eserde yazarın Rus halkını tasvir ettiği ve kendi düşüncelerini dile getirdiği öyküler yer almaktadır.
Üslup: Üslup yönünden, yazarın ilk yıllarından son yıllarına kadar devam eden anlatım biçimindeki farkların da gözlemlenmesi fırsatını tanıyan eserdeki hikayelerin hepsinde, Dostoyevski'nin üslubunun her zaman belirli bir kalitede olduğu açıkça fark edilmektedir. 1848 yılında kaleme aldığı öykü ile 1880'lerde yazdığı öykü arasında beklenildiğinin aksine şaşırtıcı farklar yoktur. Birçok yazarın kariyerinin sonunda ulaşmak istediği olgun bir üslup sahibi olarak kariyerine başlamış ve üslubunu daha da geliştirmiş olduğu açıkça fark edilmektedir.
Özgünlük: Eserler konu itibariyle özgün olarak nitelenemese de Timsah, Bobok, Başkasının Karısı ve Karyola Altında Bir Koca hikayelerindeki konuların oldukça özgün temaları eserin genel anlamda özgünlük bakımından da zengin olduğunu göstermek için yeterlidir.
Karakter: Dostoyevski'nin diğer eserlerinde de görüldüğü üzere, karakterler her zaman olayın ve ana mesajın içinde yer alıp hikaye ile bütünleşmişlerdir. Yazarın öykülerinde de bu yöntemi muhafaza ettiği, üslup ile olayları karakterler ile okuyucunun zihninde bir bütün haline getirdiği görülmektedir. Fakat eserin niteliği sebebiyle karakterler diğer romanlarında olduğu gibi dikkat çekici özellikler barındırmak yerine ana mesaja ulaştıran bir aracı niteliğinde görülmektedir.
Akıcılık: 14 hikayede de okuyucu açısından olması gerektiği olay örgüsü yeterli detayı ve betimlemeleri ihtiva ederek gerek özgünlük gerek karakter dokunuşları ile akıcı denilebilecek bir eser olduğu görülmektedir. Yalnızca 2 hikayenin okuyucular için biraz ağır tempoda kabul edilebileceği ve bazı detaylarına gereksinim duyulmadığı fark edilecektir.
Genel: Yukarıda belirtilen kıstaslar uyarınca eser, 10 üzerinden;
Konu: 7.5
Üslup: 9
Özgünlük: 8
Karakter: 7.5
Akıcılık: 8
bakımından belirtilen puanları almış, ortalama puan olarak ise, 8 puan alarak hikaye sevenler ve yazarın hayatı ile fikir dünyasının detaylarına ilişkin bilgiler almak isteyenler için okunması gereken bir eserdir.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
ÖYKÜLER
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Basım Tarihi: 2015
Yayınevi: İletişim Yayınları
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments