YORUMLAR:
Montaigne’in 16. Yy’de kaleme almış olduğu Denemeler eserinin Hayvanlara Övgü bölümünün kitaplaştırıldığı eserde, yazarın hayvanlar ve insanların sanıldığından daha ortak özelliklere sahip olan canlılar olduğundan ve insanların genel kanının aksine hayvanlardan daha üstün olmadığına ilişkin anlatımlar konu edilmiştir.
Günümüzde hayvanların sadakati ve zekasına ilişkin birçok rivayet ve anekdot barındıran eserde, insanların mağrur ve hayvanlara önyargılı tavırlarının kendi türümüzün esasında bilgelikten ne kadar uzak olduğunun da bir göstergesi olarak telakki edilmesi gerektiğinden bahsedilmiştir.
Eski çağlardan beri anlatılan ve hayvanların insana özgü sanılan birçok niteliğinin anlatıldığı eserde şaşırtıcı olanlardan birisinin ise, günümüzde de bu tarz birçok örneğin görülmesi ve anlatılması olduğu söylenilebilir. Böylece, yazarın iddia ettiği gibi, hayvanların insanlarınkine oldukça benzer bir zekasının bulunduğu ifade edilebilir.
Yazıldığı dönemlerde bilimsel çalışmaların detaylı olmaması sebebiyle oldukça benzerlik görülse de, günümüzde insanların bilimsel buluşlar akabinde çok daha hızlı bir ilerleme göstermesi ile, hayvanlar ile insanları ayıran en önemli unsurun beyindeki ön frontal korteks olduğu da ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla beynimizin diğer bölgelerinin diğer memelilerle neredeyse aynı olduğu, insanı bilimsel buluşlar ve hayatını kolaylaştırmada diğer hayvanlardan ileriye taşıyan unsurun ise bu bölüm olduğu ortaya çıkmıştır. Böylece yazarın ekseriyetle belirtmiş olduğu birtakım iddialar da kanıtlanmıştır.
Bilimsel incelemenin yanında, insanların hayvanlarla olan yakınlaşması çok eski çağlardan beri bilinen bir gerçektir. Hepimizin bugün bile çeşit çeşit evcil hayvanları değil dostumuz olarak nitelediğimiz arkadaşlarımız olmuşlardır.
Sonuç olarak eser, Denemeler kitabının Hayvanlara Övgü başlığını içeren spesifik bir konuya parmak basmasına karşın insan ve doğanın işleyişine dair de önemli mesajlara ilgi duyan okuyucular tarafından okunması gereken kitaplardan birisi olduğunu göstermektedir.
ALINTILAR(*):
İnsan, Tanrı’yla bir tutar kendini, seçkin görerek diğer yaratıklar topluluğundan ayırır, kendine ilahi nitelikler atfedip kardeşleri ve yoldaşları olan hayvanlara da şu ya da bu yeteneği ya da gücü yakıştırarak kendince pay eder.
Kedimle oynadığımda benden çok onun benimle hoşça vakit geçirip geçirmediğini kim bilebilir? Oyunu benim başlattığım ya da oynamayı reddettiğim zamanlar olduğu gibi aynısı onun için de geçerlidir.
Bizi anlamıyor olmalarının da kimin kusuru olduğu belli değil zira biz de onları, onların bizi anladığından daha çok anlamıyoruz.
İnsani olanla hayvani olan arasındaki benzerliğin altını çizmek, bizi tüm diğer varlıkların sırasına taşımak ve onlarla yeniden buluşturmak için söylüyorum tüm bunları. Biz diğerlerinden ne üstün ne de aşağıyız: Göklerin altındaki her şey aynı yasaya ve aynı kadere bağlıdır, der bilge kişi.
Üstelik hayvanlar şu açıdan da daha soyludur insanlardan: Hiç yüreği yetmediği için bir aslanın başka bir aslana, bir atın başka bir ata kölelik ettiği görülmemiştir.
Suriye’deki özel bir konakta beslenen filin bakıcısı, her seferinde hayan için saptanmış günlük yem miktarının yarısını gizlice aşırıyormuş. Bir gün evin efendisi hayvana yemini kendi vermek istemiş ve ona ayrılan miktarda arpayı yemliğe boşaltmış. Bunun üzerine fil, bakıcısına kötü kötü bakarak yemi hortumuyla ikiye bölmüş ve böylece kendine yapılan haksızlığı açıkça ifade etmiş. Bir diğer fil de yemini çok göstermek için içine taş katan bakıcısının kendi yiyeceği eti pişirdiği kazana yanaşıp içini külle dolduruvermiş.
Kral Lysimakhos’un köpeği Hircanos, sahibi ölünce yemeden içmeden kesilmiş, inatla yatağından ayrılmamış ve cesedinin yakıldığı gün o da kendini ateşe atıp yanarak can verdi.
Sadakat söz konusu olduğunda ise dünyada insan kadar hain bir başka hayvan olmadığını söyleyebiliriz.
Bir gün ordusunu teftiş ederken askerler arasında sahibinin katillerini gören köpek büyük bir öfkeyle, var gücüyle havlayarak üzerlerine atılır ve böylece ilk işareti vererek devamında bu cinayetin hesabının hukuk yoluyla sorulmasını sağlar.
Apion’un bizzat izlediğini belirterek aktardığı şu tek örnek de : Roma halkına uzak ülkelerden getirilmiş çok sayıda hayvanın be bilhassa görülmemiş irilikte aslanların dövüşlerini izleme keyfinin sunulduğu günlerden birinde, bu aslanlardan biri öfkeli tavrı, cüssesi, pençelerinin gücü, mağrur ve ürkütücü kükremeleriyle tüm seyircilerin bakışlarını üzerine çekmiş. Bu hayvanlarla dövüşmek üzere halka tanıtılan kölelerin arasında, Romalı soylu bir konsüle ait olan Androclus adında, Daçya kökenli bir köle de varmış. Aslan onu uzaktan görür görmez şaşkınlığa uğramış gibi ilk önce olduğu yerde kalakalmış, ardından onu bir yerden tanımaya çalışır gibi ağır ağır, sakince ve dostça yaklaşmış. İyice yaklaştıktan ve onu tanıdığından emin olduktan sonra sahibine yaranmaya çalışan köpekler gibi kuyruk sallamış ve korkudan donakalmış, adeta kendinden geçmiş olan zavallı adamın ellerini, bacaklarını yalamaya başlamış. Aslanın sevecen davranışı karşısında kendine gelen Adroclus ona bakmayı göze alıp iyice inceledikten sonra o da hayvanı tanımış. İkisinin birbirini sevip okşamalarını izlemek herkese görülmedik bir keyif yaşatmış. Halk sevinç çığlıkları atıyormuş, imparator böylesine hayret verici bir olayın altında yatanları öğrenmek için köleyi yanına çağırtmış. Bunun üzerine adam ona şu hikayeyi anlatmış: “Afrika’da valilik yapmakta olan sahibin bana çok acımasızca davrandığı ve her gün dayak attığı için sonunda onun boyunduruğundan kurtulmak için kaçmak zorunda kaldım. Yönetim bölgesinde çok büyük yetke sahibi olan bu kişinin elinden kurtulabilmek için en iyi yolun, tek başıma bu ülkenin kumlarla kaplı, ıssız bölgesine gitmek olacağını düşündüm. Öğle güneşi son derece yakıcı, sıcaklık da dayanılmaz olduğundan ücra ve sarp bir mağara bulup içine daldım. Ama çok geçmeden bu aslan geldi, bir ayağı yaralıydı, kanıyordu, yaranın verdiği acıdan ötürü hayvan inliyor, sızlanıyordu. Aslan içeri girince ben çok korktum ama o benim yuvasının dibinde büzüşüp kalmış halimi görünce usulca yaklaştı ve yaralı ayağını yardım ister gibi uzatıp gösterdi. Bunun üzerine ayağında batmış olan büyücek bir odun kıymığını çıkardım ve onunla biraz yakınlaşınca da yarasını sıkıp biriken irini akıttım. Yarayı sildim, elimden geldiğince temizledim. Bu dertten kurtulan ve acısı hafifleyen aslan dinlenmeye çekilip uykuya daldı, patisi hala ellerimin arasındaydı. O günden sonra tam üç yıl boyunca o mağarada birlikte yaşadık, aynı şeylerle beslenerek, zira avladığı hayvanların en iyi parçalarını bana getiriyordu. Zamanla bu vahşi hayvan yaşamından bezince aslanın her zamanki gibi ava çıktığı bir gün ben de çıkıp oradan ayrıldım. Yürüyüşümün üçüncü gününde askerler tarafından yakalanıp Afrika’dan buradaki sahibime getirildim, o da hemen beni vahşi hayvan önüne atarak ölüme mahkum etti. İşe bakın! Gördüğüm kadarıyla benden sonra çok geçmeden aslan da yakalanmış ve şimdi de onu iyileştirmiş olmamın ve yaptığım iyiliklerin karşılığını ödemek istemiş.” İşte Adroclus imparatora bu hikayeyi anlatmış ve imparator da onu kulaktan kulağa halka duyurmuş. Bunun üzerine herkesin ricasıyla köle mahkumiyetten kurtarılıp azat edilmiş. Sonra yine halkın isteğiyle aslan da ona hediye edilmiş.
Eğer insan bilge olsaydı her şeyin değerini yaşamına olan faydasına ve uygunluğuna göre biçerdi.
DEĞERLENDİRME:
Konu: Yazarın Denemeler eserinin Hayvanlara Övgü kısmının kitaplaştırıldığı eserde, yazarın hayvanlar ve insanların sanıldığından daha ortak özelliklere sahip olan canlılar olduğundan ve insanların genel kanının aksine hayvanlardan daha üstün olmadığına ilişkin anlatımlar konu edilmiştir.
Üslup: Montaigne’in kendine has üslubunun kült eserinin bir başlığında da görmeyi mümkün kılan biçemi sayesinde okuyucuya anlatımı sebebiyle durağan gelmeye açık olan bir bölümün, başından sonuna kadar rahatça okunması sağlanmıştır. Bu yönüyle eser, üslup yönünden Montaigne’in kendine has başarısını tevsik etmektedir.
Özgünlük: Eser, yazıldığı dönem dikkate alındığında, hayvanlara dair birçok bilimsel ve öyküsel unsurlar barındırması sayesinde sıra dışı bir mahiyet arz etmektedir. Bu yönüyle yazıldığı dönem dikkate alındığında özgün eserler arasında gösterilmeyi hak etmektedir.
Karakter: Eser niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Akıcılık: Üslup bölümünde bahsedilen hususlar dikkate alındığında, kitabın başından sonuna kadar tek seferde okunabilen akıcı eserlerden birisi olduğunun söylenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte bir düşünce yazısı eserinin sürükleyici eser okuma amacıyla okunmayacağının da belirtilmesi gerekmekte olup eserin sürükleyicilik unsurunun bulunmadığının belirtilmesinde fayda vardır.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 8,5
Özgünlük: 8
Akıcılık: 7,5
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8 puandır. Eser almış olduğu puan itibariyle 8 barajına ulaşan ve her yaştan insanın kesinlikle okunması gereken kitaplardan birisi olduğunu göstermektedir.
(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:
HAYVANLARA ÖVGÜ
Yazar: Montaigne
Yayınevi: Can Yayınları
Baskı: 1. Baskı – Mart 2022
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments