YORUMLARIM:
Nikos Kazancakis tarafından kaleme alınan eserde, yazarın ülkesine ve dünyadaki insanlığın genel sorunlarına ilişkin düşünce yazıları konu edilmektedir.
Yaşadığı dönemin İspanya’sını konu edinen eser, birçok alanda hem insanlığın sorunlarına hem de İspanyolların diğer milletlerle olan fark ve benzerliklerini işlemeyi başarmıştır.
Özellikle İspanyollara ilişkin oldukça detaylı tasvir ve duygu betimlemeleri yapan yazar, klasik Akdeniz ülkesi insanlarının meziyetlerine ve psikolojik anlayışlarına sahip olan kendi milletini özellikle Fransızlarla birebir zıt olarak telakki etmektedir. Bunun yanında İspanyolların yeri geldiğinde oldukça kahraman olma isteğine sahip bir millet olarak her tehlikeye gözü açık gidebileceğini belirtse de normal şartlarda düzenli ve ortalama bir çizgide hareket etmelerinin oldukça zor olduğunu ifade etmiştir. Hatta bu durumu kısaca, ya koşarlar ya da dururlar olarak nitelendirmiştir.
Bununla birlikte, kendi milletinin fazlaca cesur olduğunu tekrar tekrar belirtmekten geri durmamıştır. Hatta korkan insanların kaderinin felaket olduğuna ilişkin bir inanıştan bahsedilmiştir. Bu inanışın temelinin ise, yaşanılan zor coğrafi şartların neticesinde meydana geldiği ifade edilmiştir.
Kendi milletine ilişkin tespitlerin yanında yazar ayrıca, insanlığın genel değerlerine ve dinlere ilişkin de birtakım tespitlerde bulunmuştur. Bunların bir kısmı kendi gözlemlerinden bir kısmı da duyumlarından ibarettir. Özellikle üç semavi dinin din insanlarının düşünce yapılarına ve dinlerin kurallarına genel anlamda hakim olduğu ifade edilmelidir. Yazar tarafından bütün dinlerin gerekli olduğu ifade edilmiştir. Bu görüşünün de en önemli temellerinden birisi olarak insanların inançları sayesinde bir hayat gayesine sahip olmalarının mümkün olduğu ve insanüstü kavramlar sayesinde ahlaki yapının da bozulmasının önüne geçilmesi olduğu belirtilmiştir.
Kitabın kaleme alındığı yıllar dikkate alındığında, o dönemlerde ülkemizin de aynı zorluklardan geçtiğinin ifade edilmesi gerekmektedir. Ekonomik buhranda ve kıtlık yaşayan, eğitim sisteminin oldukça zor dönemlerle karşı karşıya olduğu ve iç savaş ile birlikte dünyadaki denge değişimlerinin de had safhada olduğu ifade edilmiştir. Bu dönemlerde ise, insanlığın sancılı bir geçiş yapmasının kaçınılmaz olduğuna değinilmiştir. Günümüzde, iç savaş ile karşı karşıya olunmasa bile yaşanan küresel ekonomik krizlerin, belki de cumhuriyetin neredeyse başından beri bozuk bir şekilde tamir edilmeye çalışılan eğitim modeli dikkate alındığında dünyadaki bu değişim rüzgarının sancılı olarak geçmesine gebe olma potansiyelinin olduğu görülecektir. Ancak gelinen durumda, ülkemizin istikrarlı yönetim anlayışı sebebiyle, böyle bir olasılık söz konusu dahi gözükmemektedir. Bu konuda önemli olanın ise, bu tarz süreçlerin yönetilerek içinden güçlenilmiş vaziyette çıkılması olduğunun belirtilmesi gerekmektedir.
İnsanlığa ve kendi milletine ilişkin tespit ve sorunlara yer veren yazar, eserinde bir diğer önemli unsur olarak da, İspanya’nın şehirleri ve bölgelerinin insanlarına ilişkin spesifik detaylar belirtmektedir. Bu yönüyle eser, kimi zaman bir gezi yazısı kimi zamansa bir düşünce yazısı mahiyeti ihtiva etmektedir. Özellikle ülkenin sembol şehir ve bölgelerinin tarihçesi ile demografik yapısına da sıkça değinen yazar, bu şekilde ülkenin hem genel hem de bölgesel portresini çıkarmayı başarmıştır.
Görüleceği üzere, kaleme alınan eser net bir yazım türünde kaleme alınmış olmayan sıra dışı yapıtlardan birisi olarak bir kılavuz niteliğine sahiptir. Sonuç olarak eser, içermiş olduğu zengin bölgesel ve ülkesel içeriklerin yanında, insanlığa ilişkin temel konulara da değinmeyi ihmal etmeyen ve evrensel bir yazım anlayışıyla kaleme alınmış önemli kitaplardan birisi olarak telakki edilmeyi fazlasıyla hak etmektedir.
ALINTILARIM (*):
İspanya, ulusların Don Kişot’udur. Dünyayı kurtarmaya çalışır, güvenliğe ve refaha sırtını döner, ele geçmez binlerce işlemeli hayali kovalar. Bu mantık ötesi Donkişot’ça seferlerde kendini tüketir.
İspanyol, hırslı ve şeytani enerjik anların dışında dünyayı doğulu bir gözle seyreder.
“İspanyol” der bir Kastilya atasözü, “Ya beygir gibi dörtnala gider ya da katır gibi hareketsiz durur.” Yavaş ve normal adımlarla yürümek, onun için ters, tabiatına aykırı bir şeydir.
Şu kocaman kiliseler Tanrı’nın gücünü değil, insanın gücünü, inancını, kibrini gösterir.
Fikir, bu kadar birbirine benzemeyen ruhlara hükmettiği zaman, o fikrin, kendisini ortaya çıkaran akıldan üstün olduğu kesindir. İstek bireyin üzerinde olmalıdır, kitlelerin ve devrin ihtiyaçlarına örülü olmalıdır.
Bir kişinin başarısı yahut başarısızlığı tam bir sırdır. İnsanın içinde ve dışında çok sayısız ve belirsiz etken işbirliği yapar. Çok defa kişinin kendi değeri asıl rolde değildir.
Spinoza: “Ruh kendi kendisine baktığı ve kendi işleme gücünü göz önüne aldığı zaman sevinçlidir; ve kendi kendisini ne kadar hayal ederse, işleme gücünü ne kadar seçik olarak hayal ederse, bu sevinç o kadar büyük olur.”
Desperedodur onlar. Bu söz dünyanın hiçbir dilinde yoktur. Çünkü İspanyol’dan başka hiçbir millet onun anlamına sahip değildir. Desperado demek, hiçbir tutunacak tarafı olmadığını pekala bilen, hiçbir şeye inanmayan ve inanmadığı için kuduran kimse demektir.
Bir haham der ki: “Tanrı, iradesini harf ve kelimelerle açıklardı. Ancak sözler arasında, metnin boşluğunda bulunan yüksek anlamı henüz açıklamadı.”
Bu insanlık dışı sanayi uygarlığı beynimizi vahşileştirdi, yüreklerimizi kuruttu. İnsanları bilinci barbarlar haline soktu. İnsan insanlığını bu kadar terk ettiği zaman, yok olması kaçınılmazdır (ve haklıdır)!
DEĞERLENDİRMELERİM:
Konu: Eserde, yazarın ülkesine ve dünyadaki insanlığın genel sorunlarına ilişkin düşünce yazıları konu edilmektedir.
Üslup: Eserin içermiş olduğu konu çeşitliliği ve anlatım türlerinin farklılığı göze alındığında, hem düşünce hem de gezi yazısı niteliğine sahip kitabın, her iki yazı türünü de sade ve yalın bir anlatım ile aynı derecede etkileyici şekilde kullandığını ifade etmek gerekmektedir. Bununla birlikte eserin, yazarın hayatından kesitler taşıması sebebiyle ana temasının anı olduğunun da bilinmesinde fayda vardır. Dolayısıyla yazar, vermek istediği mesajları bu üç yazı türünde de olması gerektiği gibi yalın bir şekilde aktarmayı başarmıştır.
Özgünlük: Üç farklı yazı türünü aynı kitapta ve kompakt bir şekilde birbiriyle aynı başlık altında ifade etmeyi başaran yazarın bu alanda özgün bir kitap meydana getirdiğinin ifade edilmesi gerekmektedir.
Karakter: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Akıcılık: Üslup bölümünde ifade edilen hususlar dikkate alındığında, en başta fazla betimleme ve subjektif tasvirlere yer vererek okuyucunun dikkatini dağıtsa da genel manada oldukça akıcı bir eserin meydana getirildiği belirtilmelidir. Ancak eserin, konusu ve türü itibariyle sürükleyici bir yapıya sahip olmadığının bilinmesi gerekmektedir.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8,5
Üslup: 9
Özgünlük: 9
Akıcılık: 7
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8,4 puandır. 8 barajını geçmesi ve genel kriterlerinin neredeyse tamamında üst standartlara sahip olması, kitabın her okuyucu için kesinlikle okunması gerekenler listesine eklenmeyi hak ettiği ifade edilmelidir.
(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:
İSPANYA, YAŞASIN ÖLÜM
Yazar: Nikos Kazancakis
Yayınevi: Can Yayınları
Baskı: 3. Baskı – Temmuz 2021
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Komen