YORUMLAR:
Sabahattin Ali'nin unutulmaz eserlerinden olan roman, tam manasıyla okuyucu için 20. yy'daki Türkiye'nin taşradaki durumunu, devletin merkezi yönetiminin taşradaki yerel ekonomik ağalara karşı bir yere kadar yetersiz kaldığını gösteren birçok mesaj barındırmaktadır. Kısaca, olayların akış örgüsünü yorumlamak gerekirse:
Romanın ana karakteri Yusuf, 1903 yılında annesi ve babasının henüz kendisi 3-4 yaşlarında iken gözleri önünde eşkıyalar tarafından öldürülmesi ile olay yerine intikal eden kaymakam ve savcı ekibinin dikkatini çekmiş ve oğlu olmayan kaymakamın kendisini evlat edinmesi ile başlamıştır. Bu yönden roman ölümle başlayan sansasyonel romanlardan birisi olarak dikkat çekmektedir. Eserde Yusuf'un anne babası ile ilgili bilgilendirme yapılma gereği de duyulmamıştır. Kaymakam Selahattin Bey ve ailesi ile yaşamaya başlayan Yusuf, küçükken kaymakamın kızı Muazzez ile oyunlar oynamış ve ona karşı bir nevi ağabeylik görevi de üstlenmiştir. Köyün zengin ailelerinden Hilmi Bey'in oğlu olan Şakir ve arkadaşı Hacı Etem ise, tam anlamıyla dönemin züppe ve serseri kişiliklerini temsil etmekle birlikte bir gün sarhoşken Muazzez'e sarkıntılık yapmaya çalışmaları neticesinde Yusuf tarafından, Şakir tekme tokat dövülmüş ve o gün Şakir, kendi kendine notlarda da açıkça alıntılandığı gibi Muazzez ile sırf onun inadına evleneceğine yemin etmiştir.
Yusuf ile arasındaki husumet büyüyen Şakir, bir süre sonra, Muazzez ile olan irtibatını güçlendirmek istemekte Muazzez'in annesi Şahinde Hanım ise, yazarın notlarda belirtilen sıradan bir eş tiplemesini tam anlamıyla barındıran davranışları ile kızının zengin ve hali vakti yerinde olan bu aileye gitmesi için Şakirle kaynaşmasına yönelik planlar yapmaktadır. Fakat bu dönemde, Kübra isimli karakter ve annesinin Yusuf'a, Şakir ve Hacı Etem hakkında söyledikleri neticesinde Selahattin'in kızı Muazzez'i vermemesi için bu olayları anlatan Yusuf; Selahattin Bey'in Hilmi Beylere olan kumar borcunu da kendilerine karşı olan kozun ortadan kalkması için arkadaşı Ali'den alarak kapatması neticesinde bir başka sorun meydana gelmiştir. Ali, Yusuf'un kardeşi Muazzez ile evlenmek istemekte, fakat Muazzez bunu istememektedir. Bir süre sonra evlenmeleri için Yusuf ikna olsa da, Şakir yine sarhoş olduğu bir gün Ali'yi silahla öldürmüştür. Bunun üzerine geçen dönemde yine Muazzez'in annesi Şahinde Hanım'ın kızını Şakir'e ayarlamaya çalışma çabalarını öğrenen Yusuf, çareyi Muazzez'i kaçırmakta ve nikahlamakta bulmuştur. Kaymakamın kendilerini ikna etmesi sonucu evlerine evli çift olarak dönseler ve Yusuf'a geçinmesi için kaymakamlıkta iş ayarlansa da, Selahattin Bey'in bundan kısa bir süre sonra ölmesi ile işler daha da sarpa sarmıştır.
Yeni atanan kaymakamın Hilmi Beylerle yakın ilişki kurması ve Şakir'in Muazzez'e yaklaşması için Yusuf'u şehir dışı tahsildarlık görevine vermeleri neticesinde maddi sıkıntılar içinde kocasından da uzak kalan Muazzez, annesi Şahinde Hanım'ın konforlu bir hayat yaşamak için namuslarından dahi vazgeçmelerini makul görmesi ile kaymakamın, Şakir'in ve diğer kasaba amirlerinin eğlence kaynakları haline gelmişlerdir. Kucaktan kucağa dolaştırılan Muazzez en sonunda Yusuf'un bu durumlardan şüphelenmesi ve onları bu şekilde basması neticesinde olaylar; kaymakamı, jandarma amirini, Şahinde Hanım'ı, Şakir ve Hacı Etem'i vurması ile sonuçlanmıştır. Çıkan kargaşa sonrasında yaralanan Muazzez de Yusuf ile oradan kaçmaları esnasında yolda dinlenilen bir yerde hayatını kaybetmiştir. Yazarın bu şekilde ölümle başlatıp ölümle sonlandırdığı eser, birçok yönden incelenmesi ve ders alınması gereken Türk toplum yapısında zamanla deforme edilen ve bozulan kusur ve birtakım eksiklikleri göz önüne sermektedir.
Öncelikle en düzgün karakter olarak sayılan Yusuf'un dahi en yakın arkadaşlarından Ali'nin Şakir tarafından öldürülmesi sonrasında devam eden yargılamada Hacı Etem'in açıkça delil karartma suçundan haberdar olmasına rağmen onlar aleyhine bir çabada bulunmaması boşvermenin ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışının bir sirayetidir. Ayrıca Selahattin Bey'in notlarda da ifade ettiği üzere, memuriyet görevinin önemini ve mesuliyetini tam manasıyla idrak edememiş olması da aile düzeninde en baştan beri sorun olmasına, zorla evlendirilmesi sonucu hayat görüşlerinin hiçbir şekilde uyuşmadığı Şahinde Hanım ile ve onun zenginlik kaprisleri ile yaşamasına sebep olarak onu köreltmesi de günümüz için dahi önemli mesajlar ihtiva etmektedir. Yazarın kitabın başında da üstüne basarak ifade ettiği gibi; evlilik müessesi, mukaddes olmakla birlikte bir o kadar da uyum ve anlayış gerektirmektedir. Hayat görüşü farklı, aynı dünyaya tabi olmayan insanların sırf toplumun baskısı sebebiyle bir an önce evlenmeye çalışması yazar tarafından didaktik bir anlatım ile okuyucuya tane tane anlatılmıştır.
Sayılanların yanında Muazzez gibi temiz ve saf olarak gösterilen bir karakterin dahi kurunun yanında kalarak kendi özünden uzaklaşabildiği ve ağacın da yaşken eğildiği dikkate alınarak aile eğitiminin en düzgün mizaca sahip çocuklar için dahi büyük önem teşkil ettiğini göstermektedir. Doğru bir çocuğun yanlış bir eğitimle ne hale gelebildiğinin de en somut ve çarpıcı örneklerinden birisi olarak Muazzez okuyucuya teşhir edilmiştir.
Sonuç olarak her yönüyle, liselerimizde hayatına yön vermesi gereken gençliğimiz için okutulması gereken eserler arasında yer alan kitabın doğru öğretmenler aracılığı ile gençlerimize aktarılması lazım geldiği aşikardır. Okullarımızda gençlerimizi ve çocuklarımızı eğitmenin öğretimden daha mühim olduğu bilinci ile bu tarz düşünce ve ufuk açıcı klasiklerimizden okutulması birçok dersin konusunda daha büyük önem arz etmektedir.
NOTLAR (*):
Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin(kalıcı) evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler. Tabii bu evlenmede herhangi bir müşterek hayattan ziyade, erkek için evde bir kadın bulunması; kız için de münasipçe bir kısmet varken kaçırılmaması düşünülmüştür. Bu izdivaç mikrobu evlendikten sonra faaliyetine başlar: Evvelce birtakım emelleri olan, yükselmek, kendini göstermek, eser vermek isteyen adamlara bir kalenderlik, bir lakaytlık gelir. Evde meram anlatmaya asla imkan olmayan, seviyesi, ahlak telakkisi, dünyayı görüşü ve itiyatları büsbütün ayrı bir mahlukla daimi bir beraberlik insanı dış hayatta da bedbin yapar ve büyün insanlardan şüpheye düşürür.
Kız anneleri onları işportaya konan bir elma gibi süsleyip temizlemişler, parlatmışlar, sonra yağlı bir müşteriye okutmuşlardır. Kız yetiştirmekten de gaye bu değil miydi? Hakikaten, gece saat on ikiye kadar avla ve çene attıktan sonra ciddi bir tavır alarak eve gelen ve yatakta beyaz, tombul bir vücut arayan kocalar için bu çeşit karılar birebirdi. Fakat Selahattin Bey gibi aklınca bir aile yuvası kurmak isteyenler, işlerin bu şekli alıverdiğini, çok gafillik ettiklerini görünce büyük bir hayal inkisarına (yıkılma, kırılma) uğruyorlardı.
Şakir, bayram günü Yusufla kavga ettikten sonra, sarhoşlukla: " O kızı, karı diye alıp evime götürmezsem, anam avradım olsun. Şakir'in kim olduğunu belletmeli o yabancının Yusuf'una!" diye yemin etmişti. (Bahsettiği kız ise Muazzez'dir.)
Şakir'in Muazzez ile evlenmek istemesi ve annesi Şahinde Hanım ile olan yakın ilişkileri sebebiyle babası Selahattin Bey'i de memleketin ileri gelenleri sıkıştırmaya başladı. İlk zamanlarda rica ve kandırma yolu tutan bu adamların sözleri Selahattin Bey'in mütemadi retleri karşısında yavaş yavaş bir tehdit kılığı alır oldular. Zavallı adam, işin bu şekle gireceğini düşünmemişti. Memleketin asıl iradeleri altında bulunduran bu adamların karşısında bir hükümet memurunun ne kadar az kıymeti olabileceğini; bir kaymakamın,, aşağı yukarı, kendisine itibar edilen, fakat işlerine engel olmaya başlayınca derhal tüydürülen bir kukla olduğunu bildiği için, vaziyetten tamamen ümidi kesmiş gibiydi.
Yusuf'un zamanında Şakir'in arkadaşı, Hacı Etem'in Kübra isimli karakteri yaptıklarını öğrendikten sonra Yusuf ile bıçaklı bir kavga sonunda Yusuf'un onu ve annesini eve alması akabinde, arkadaşı Ali'yi öldüren, Şakir'in bir süre sonra yine Muazzez ile ilgilendiğini görmeleri ve Muazzez ve annesinin bu durumda rahatsız olmaması üzerine Kübra Yusuf'a "Ne yapalım Yusuf Ağa, Hilmi Beylerin ne olduğunu sen ben biliriz ama bunlara öğretemeyiz. Parası olanın ırzı da tamam, namusu da!" demiştir.
Selahattin'in Yusuf ile Muazzez'in evliliği sonrası onlara yardım edebilmek için damadını kaymakamlıkta göreve başlatmış ve ona işiyle ilgili nasihat olarak "Bu iş sana göre değil ama, ne yapalım?" dedi. "Biliyorum canın sıkılacak, fakat insan yavaş yavaş alışır. Gördün ya, kimsenin yaptığı bir iş yok. Mesele o odanın içinde beş on saat oturuvermekte... Lüzumsuz gibi görünür ama, bunsuz da dünya dönmüyor. Öyle ya, herhalde böyle boş oturmanın da bir hikmeti var. Bir bakarsın, hükümetteki işlerin hepsini eli kalem tutan iki kişi bile çevirir dersin. Lakin o kalabalık olmasa alem birbirine girer. Mesele memurların yaptığı işte değil, onların mevcut olmasında. Şimdi sen o tozlu odada oturdukça kendi kendine "Benim burada ne lüzumum var?" diyeceksin. Yanlış!.. Mademki sen bir kere hükümet kapısından içeri adımını attın, artık lüzumlusun. Sen olmasan muhakkak bir yerde bir aksaklık çıkar... Bunları işkembeden atıyorum sanma, bir zamanlar ben de başka türlü düşünüyordum; her şeyi aklımla halletmeye kalkıyordum. Fakat artık dünyada bir tek şeye inanıyorum: O da tecrübe. Sana söylediğim şeyleri 30 seneye yaklaşan bir hayat bana öğretti. Sen de yavaş yavaş yola gelirsin. Dünyada her felaketin içinden en az zararla sıyrılmanın yolu hayata uymak, muhite uymak, hiç sivrilmemektir. Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bir şey eksiltmeli... Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar. "Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!" deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. İçimizden, bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. İkisi de saçma ve faydasızdır. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma..." demiştir.
Şek ile yakim zail olmaz (Kuşku gerçeği ortadan kaldırmaz)
Zararı ammı def için zararı has ihtiyar olunur (Kamunun yararı bireyin yararından üstündür.)
DEĞERLENDİRME:
Konu: Çocuk yaşta öksüz ve yetim kalan Yusuf'un evlat edinildiği ailesinde yaşadığı hadiseleri ve manevi kız kardeşi olarak gördüğü Muazzez'i kötü niyetli insanlardan koruyabilmek için, onunla evlenmesi neticesinde birçok olayın cereyan ederek Muazzez'in ve neredeyse diğer bütün karakterlerin trajik şekilde hayatlarını kaybetmesi konu edinilmiştir.
Üslup: Sabahattin Ali'nin yeri geldiğinde net ve açık bir şekilde betimleyen, yeri geldiğinde ise, olayları bütün heyecanı ile okuyucuya yansıtmayı başaran üslubu eserin de kalitesini oluşturan en temel yapıtaşlarından birisi olmuştur.
Özgünlük: Eser, konusu sebebiyle özgün olmaktan ziyade bir dönem romanıdır. Bu sebeple özgünlük kategorisi yönünden dikkate değer olmadığı belirtilmelidir.
Karakter: Konu ve üslubun birleştirilerek, adeta toplumsal tiplemelerin romanda bir bir işlenmesi için yazar tarafından özenle seçilen karakter kadrosu, romanın en önemli iki unsuru arasında sayılmalıdır. Çünkü hem konunun etkileyiciliğini hem de üslubun elde ettiği başarıyı temin eden en önemli etmenlerden birisi olan karakterler, olay zinciri ile bir bütün haline getirilerek romanın ana fikrini çok net bir şekilde aktarmayı başarmıştır.
Akıcılık: Yazarın etkileyici üslubu sayesinde tane tane ve sıra ile devam eden olay örgüsü, gereksiz betimlemeler ile yavaşlatılmadığı ve konu içeriğindeki önemli aksiyon kısımlarının da etkisiyle Türk klasiklerinin en akıcı eserleri arasında da sayılabilme özelliğini haizdir.
Genel: Belirtilen kriterler uyarınca gerçekleştirilen 10 puan üzerinden değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 9
Özgünlük: 6
Karakter: 9
Akıcılık: 9
alarak ortalama 8.2 puan almıştır. Bir dönem romanı olarak ele alındığında herkesin okuması ve fikir sahibi olması gereken kitaplar arasında yer aldığını belirtmem diğer eserlere haksızlık olmayacaktır.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
KUYUCAKLI YUSUF
Yazar: Sabahattin Ali
Basım Tarihi: 90. Basım - Ekim 2019
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Commentaires