YORUMLAR:
Yazar Anthony Burgess tarafından kaleme alınan eserde, Alex isimli 15 yaşındaki genç kahramanın 3 diğer arkadaşı ile birlikte geceleri sokaklarda dolaşarak haneye tecavüz, gasp, hırsızlık, taciz gibi birçok yasa dışı eylemlerde bulunup serseri bir hayat yaşadıkları gözler önüne seriliyor.
Alex, evlatlık edinilmiş olduğu ailesi tarafından düzgün bir şekilde yetiştirilmeye çalışılsa da edinmiş olduğu arkadaş çevresi ile birçok çete olaylarına karışarak geceleri başıboş ve yasa dışı aktiviteler yapmaktan adeta keyif alan sıra dışı bir ana karakter olarak dikkatleri çekiyor. Kitabın ilk sayfalarında bütün okuyucular için gerçek manada şaşırtıcı sahneler ile insanın birey olarak kalkışmayı dahi düşünmediği birçok suç eylemini gözünü kırpmadan hatta zevk alarak yaptığı ve arkadaşlarını da bu yönde teşvik ettiği açıkça görülüyor. Arkadaşları Pete, Georgia ve Aptalof ile geçirdikleri zamanlardan birisinde, bir yazarın evine giderek hem karısına gözleri önünde tecavüz eden hem de yazarı döven grup, bir diğer gece de bir çete savaşına dahil oluyor. Aralarında gerçekleşen liderlik çekişmesi sonrasında ise, Alex’in Aptalof’u döverek diğerlerine üstünlük sağlamaya çalışması sonrasında grup ona tepkisini bir sonraki eylemlerinde onu polise ihbar ederek gösteriyor. Bu olay esnasında evde yalnız başına yaşlı bir kadını döverek ölmesine sebep olan Alex’i ise beklenen bir hapis serüveni karşılıyor.
Hapiste uzun süre kalarak gençliğini geçirmesi işten bile sayılmazken hükümetin suçluları topluma kazandırma projesi adı altında günümüz şartlarında psikolojik işkence olarak nitelenebilecek programları ile kısa bir süre içinde birçok acı çekerek serbest bırakılıyor. O zamana kadar yaptığı bütün eylemler kendisine başkaları tarafından yapılan videolar ile gözlerini dahi kırpmasına müsaade edilmeden günlerce üst üste izletiliyor. Bu görüntüler neticesinde adeta akli dengesini kaybedecek seviyeye gelen Alex’in bir süre sonra inanılmaz derecede uysal bir hale geldiği ancak içindeki şiddet yanlısı tarafın tamamen kaybolmayıp yalnızca bastırıldığı gözlemleniyor.
Hapisten çıktıktan sonra ise, hayata adapte olmak için mücadele etmeyi düşünürken şans eseri önceden karıştıkları bir olayın kurbanı olan kişilerden dayak yerken kendisini kurtarmak için gelen polislerin, kendi gruplarındaki arkadaşları olduğunu görmesi onu ayrıca şoka sürüklüyor. Eski arkadaşları ise, polis olmanın nüfuzunu da kullanarak onu eski günler hatırına(!) dövüp, ıssız bir yere atıyorlar. Bu olaydan sonra sığınmak için bir yer ararken, tesadüfen, eşine sırayla tecavüz ettikleri yazarın evine sığınmak zorunda kalıyor. Yazar, onun gerçekte kim olduğunu fark etmeden hükümet karşıtı programlarda kapak yüzü olarak kullanmak istediği karakterin kimliğinin farkına varıyor ve onu hükümete karşı kullanmak için intihara teşvik ediyor. İntihar denemesi sonrası hayatta kalan ana karaktere hükümet yetkilileri sahip çıkarak o kişilerle irtibatını kesmesi kaydı ile refah bir hayat teklif ediyorlar. Hikayenin sonunda ise, sıradan bir hayat yaşamak için 18 yaşında birçok yaşanmışlıkla kendisine eş arayan Alex ile karşılaşılması; aksiyonu yüksek olan eserin sakin bir neticeye varması ile noktalanıyor.
Eserde bahsedilen birçok konu, aynı zamanda yazar tarafından iktidara ve devlete karşı ağır tenkitler de ihtiva ediyor. Bunlara ilişkin ifadeler daha çok ana karakter tarafından iletilmekle birlikte, ana karakter Alex’in adaşı olan yazarın da bu konuda birçok betimlemesi ile hükümet; genel manada kendi çıkarını düşünen, halkı kukla olarak gören bir yapı olarak anlatılıyor. Yazarın birtakım betimlemeleri çoğu dünya ülkelerinde sıkça karşılaşılan iktidar sorunları olarak değerlendirilebilse de, bazı genellemelerde mutlak gerçek olarak ifade etmiş olduğu hükümet eleştirilerinin, eserin yazıldığı dönemin etkileri ile revaçta olan Sosyalizm tesirinde kaldığının da ifade edilmesi gerekiyor.
Demokrasinin ancak savaşılarak ve bazı kesimlerin teşvikleri ile temin edilebilecek bir ayrıcalık olduğu ifade edilen eserde, Fransız İhtilali’nden bu yana halkın ayaklanmasına sebep olacak ögeler okuyuculara ifade ediliyor. İnsanların güvenliği, özgürlüğe tercih ettiği şeklinde eleştiriler mevcut olsa da, çıkan ayaklanmalar neticesinde yalnızca yöneticilerin değiştiği ancak demokrasinin Sokrates’in de iddia ettiği gibi toplumun oyalanması için kullanılmaya çok müsait bir yönetim biçimi olduğuna değinilmiyor. Özellikle, son 300 yılda meydana gelen özgürlük adına gerçekleşmiş devrimlerin hiçbir ülkede tam manası ile demokrasiyi temin etmediği, birçok insan tarafından açıkça gözlemlenebilir bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Böylece, binlerce yıldır liderler ile yönetilmiş olan ülkelerin son 300 yıllık demokrasi çabalarında ya yazarın dediği gibi toplumun bunu benimseyememiş olması ya da bir diğer olası ihtimal olarak insanın yapısı ve çeşitliliği sebebiyle demokrasi kavramında değiştirilmesi gereken eksiklerin olduğu gerçeğinin tetkik edilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor.
Çoğunluğun azınlığa karşı olan baskınlığının kimi zaman özgürlüğü yine kısıtlamaya sebebiyet verdiği demokrasi, günümüzde tatbik edildiği ülkelerde yetersiz kalıyor gibi gözüküyor. Bu durumda ya yeni bir güncelleme ile demokrasinin niteliği değiştirilip eksikleri giderilmeli ya da alternatif bir yönetim biçimi düşünülmeli fikirleri zihinlerde tezahür ediyor.
Sonuç olarak, yazarın birçok kişi yönünden gözlemleyerek meydana getirdiği eserin, modern çağı ve geçmişi bağlayıp önemli mesajları irdeleme gayretinde olan okuyucular için kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu belirtmek gerekiyor.
NOTLAR (*):
Bu gece tüm dünya yurttaşları aynı programı izleyecekler enayi kutusunda. Uzayda dolaşıp duran verici, sinyalleri toplayıp dağıtacak. Genellikle bu kutunun başında oturup özyaşamlarını yitirerek başkalarınınkine musallat olanlar orta yaşlı, burjuva sınıfındandır.
Ölülerin çocukları cennette oturmuş… Canlıların yeriyse cehennemde…
Yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu, terbiyeli olmaları söz konusu değildir.
Hükümet çağdışı yöntemlerle sizi topluma kazandıramayacağını anlamış bulunmaktadır. Suçluları bir araya tıkıp onlardan hayır beklemek çölde su aramaya benziyor. Toplum kurallarına karşı çıkmış kişileri aynı yerde tutmakla sizleri ilkel davranışlara zorluyoruz. Bundan böyle hapishaneler yalnız siyasi suçluların barındıkları bir yer olacak gibime geliyor.
Sizin gibi adi suçluları yola getirmek için yaratıcı gücümüzü kullanmak, ve bilimsel yöntemler uygulamak zorundayız.
Karşımdaki güçler bağırarak konuşurken ben yalnızca fısıltıyla direnebiliyorum.
İblislerle, şeytanla işbirliği yapıp iyiliği yeryüzünden kaldırmaya çabalayan her sağlıklı vücut senin geçtiğin denemelerden geçince böylesine hastalanır, acı çeker. Şimdi sen sağlığına kavuşuyorsun. Topluma yararlı bir kişi olma yolundasın.
Tutsak ozanın dediği gibi, kişiler sevdiklerini öldürürler. Belki aradığımız ceza öğretisini bulduk. Yöneticinin hoşuna gidecek.
Tutku, korkuyu kovabilen tek güçtür.
Kimseye vurmuyordum korkudan. Kardeşlerim bu yaşlılardan dayak yemek onlara dayak atıp da o acıları çekmekten çok daha iyidir.
Günah işlediğini biliyoruz. Ne var ki cezan bu günahla kıyaslanamayacak denli büyük. Seni bir maine biçimine sokmuşlar. Seçme hakkını elinden almışlar. Toplumun kabullendiği davranış türlerine boyun eğmek zorundasın. Sadece iyilik yapmakla görevli küçücük bir makinesin. Buna göre müzik, cinsel ilişki, edebiyat ve her türlü sanat dinlendirici, zevk verici değil de, acı çektirici birer etkinlik oluyorlar. Seçme hakkına sahip olmayan kişi kişiliğini yitirmiş demektir.
Sürüyle gencin fabrikalara tıkılıp koşullandırıldıktan sonra düzen koruyucusu olarak sokaklarda bırakılmalarından söz ediliyordu. Otomatikleştiriliyorlardı.
Nerede bir kötülük görürsem ona karşı çıkarım. Parti adlarının bir önemi yoktur. Özgürlüktür önemli olan. Halk, özgürlüğü için başkaldırmaz, direnmez. Bir lokma ekmeğe, bir kaşık çorbaya değişir özgürlüğünü. Bunun için onların altına ateş yakmak, haklarını aramalarını sağlamak gerekir. Demokrasi istiyorlarsa onu kazanmak için savaşmaları gerekecektir.
Ölseydi siz kötü yürekli siyasiler için daha iyi olurdu demeye çalıştım. Halk sizin için bir kukla yığını. Yeter ki iktidar sizin olsun…
Ben düşmanlarımdan başka herkesin dostuyum.
Oğlum olduğunda ve anlayacak çağa geldiğinde tüm bunları ona anlatacağım. Ama bileceğim ki anlamayacak ya da anlamak istemeyecek ve benim yaptığım şeyleri o da yapacak. Hatta belki de miyav miyav kedileriyle birlikte yaşayan zavallı bir kocakarıyı öldürecek ve ben onu engelleyemeyeceğim. O da kendi oğlunu engelleyemeyecek ve dünya sonuna kadar hep böyle dönecek, dönecek, dönecek. Sanki kocaman devasa biri, dev elinde kokmuş, pis bir portakalı döndürüyor, döndürüyor, döndürüyor.
DEĞERLENDİRME:
Konu: Ana karakter Alex’in serseri hayatı neticesinde genç yaşında başına gelen badireler konu ediliyor.
Üslup: Yazarın yalın ve dolaysız anlatımı ile konunun işlenişi yönünden de etkileyici bir roman olan eser, bu unsur bakımından okuyucuyu fazlasıyla tatmin etmeyi başarıyor.
Özgünlük: Konusu, yorumlar kısmında çok sıra dışı gelmese de, yazıldığı dönem düşünüldüğünde oldukça özgün bir eser olarak karşımıza çıkıyor.
Karakter: Karakter şeması yönünden eser; fazla çeşitli olmasa da, özellikle yan karakterlerin hikayelerin sonunda dahi bir etki yaratabilecek şekilde kurgulanarak kullanılması, bütün karakterlerin okuyucu tarafından unutulmamasını sağlayan mühim bir etki bırakıyor.
Akıcılık: Üslup konusunda bahsedilen unsurlar sebebiyle, okuyucuyu başında şaşırtıp sonuna kadar sürükledikten sonra beklenmeyen bir sakinlikle sona eren eserin bu kategori yönünden de oldukça başarılı olduğunu belirtmek gerekiyor.
Genel: Yukarıda belirtilen kategoriler uyarınca gerçekleştirilen 10 üzerinden değerlendirmede:
Konu: 9
Üslup: 8,5
Özgünlük: 8,5
Karakter: 9
Akıcılık: 9
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8,8 puan ile bu zamana kadarki puanlardan birisini almayı fazlasıyla hak ediyor. Bu yüzden herkesin kitaplığında bulunması gereken modern klasiklerden birisi olduğunu da açıkça kanıtlıyor.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
OTOMATİK PORTAKAL
Yazar: Anthony Burgess
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Baskı: 35. Baskı – Temmuz 2020
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments