YORUMLARIM:
Masha Gessen tarafından kaleme alınan eserde, Putin’in Rusya Devlet Başkanlığına geliş süreci ve sonrasında yaşanan hadiseler konu ediliyor.
Yazar, Rus asıllı ABD vatandaşı olarak özellikle Putin’e muhalif gazetecilerin başında geliyor. Güncel olarak hayatına ve mesleğine ABD’de devam eden LGBT aktivistlerinden birisi olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Kitabın geneli incelendiğinde yazarın özellikle Putin’e karşı olan taraflı yaklaşımı açıkça hissediliyor. Bununla birlikte, verilen siyaset dışı örnekler göz önüne alındığında Putin’in namının bütün dünya tarafından neden bu kadar net bir şekilde yayıldığını anlamak güç değil.
Özellikle ilk dönemlerinde neredeyse 10 ay içinde ülkenin en nüfuzlu 6 iş adamının malvarlıklarına el koyup kimisini yurt dışına kaçmaya zorladığı da açıkça görülüyor. Söz konusu durumun Putin tarafından gizli olarak yapılmak istenmediği de aşikar. Hatta dünyaca ünlü bütün Rus iş adamlarını bir masaya toplayarak onlara zorla bildiri imzalattığı basın toplantısı herkesin aklındadır.
Putin’in iktidar merdivenlerini çıkmaya başlamadan önceki hayatına ilişkin çok fazla bilgi verilemediği bu kitapta da açıkça görülüyor. Diğer yazarlar gibi, kitabın yazarının da bu konuda Putin’in istediğinden fazlasını bilmediği açıkça anlaşılıyor. Bu konuda yalnızca yazarın birtakım varsayımları üzerinden tahminler yürütülüyor.
Eser, Putin’in oluşturmak istediği yapıyı en başından beri eleştirse de, yazarın bir bölümde kendisinin de ifade ettiği üzere, bu imajın özellikle Putin tarafından hayata geçirilmek istenen bir imaj olduğu açıkça görülüyor.
İş adamlarının hangilerini baskı altına aldığı, yurt dışı ve yurt içi fark etmeksizin kimlerin polonyum maddesiyle zehirlendiğine ilişkin ise, yazarın özel çalışma alanlarından birisi olduğu için detaylı bilgilendirme fazlasıyla görülebiliyor.
Milenyumdan itibaren gelen devlet başkanları arasında sert duruşunu muhafaza ederek bugünlere kadar gelmeyi başaran Putin’in oluşturduğu devlet yapısında, hayatının sonuna kadar bulunabileceği açıkça anlaşılıyor. Özellikle korku yoluyla iktidarın sağlamlaştırılamayacağını iddia eden AB ve ABD dahi Putin’in istemedikten sonra devlet başkanlığından uzaklaştırılamayacağını kabullenmiş gibi gözüküyor.
Kitabın yayınlanma tarihi olan 2015’ten bu yana Putin’in iktidarını daha da sağlamlaştırdığı açıkça görülebiliyor. 2014 yılındaki Kırım’ın işgali sonrası Ukrayna savaşı ise, Putin’in batı tarafından ne kadar engellenmeye çalışılsa da, belirli hedefleri yönünde ilerlediğinin önemli göstergelerinden birisi olarak görülebiliyor.
Eserdeki komplolar ve suikastlere ilişkin birçok örnek alıntılarda detaylı olarak ifade edildiğinden burada özellikle değinmek yerine merak edenler için bu bölümü uzun uzadıya okumalarının daha isabetli olacağı görüşündeyim. O yüzden, bu bölümde bu konulara çok değinmek yerine daha genel bir bakış açısı ile Putin’i değerlendirmenin faydalı olacağını düşünüyorum.
Yazar tarafından Putin’in sevilmediği ve sorunlu yönlerine değinildiği görülse de, girdiği seçimleri kaybetmeden daha da güçlenerek çıkan bir lider olarak halkının bir kısmı kendisini hiç sevmemesine rağmen seven de ciddi bir kesim olduğu anlaşılıyor. Uyguladığı yöntemler, kimi zaman orta doğudaki sert yöntemlerden eksik kalmıyor. AB’nin kendisine olan ihtiyacı ve enerji kaynaklarını kendisi işleyip satabilen bir süper güç olmanın avantajlarını kendi ülkesinde iktidarı kaybetme düşüncesi olmadan geniş hareket alanına sahip olan liderlerin belki de başında geliyor.
Yazara ilişkin belirtilmesi gereken bir yorum ise, eserdeki olaylar ne kadar detaylı anlatılmış olsa da, yazarın Putin’e olan nefret ve öfkesinin her bilginin sonunda bir duygu betimlemesi ile açık şekilde ifade edilmesi diyebilirim. Bu yönden objektif bir gazeteci kimliğine sahip olmadığının ve böyle bir gaye taşımadığının ifade edilmesi gerekiyor. Putin, kimsenin tartışmadığı bir diktatör, ancak yazar tarafından ülkesini özellikle soğuk savaştan bu yana hangi planlarla tekrardan süper güç olmaya götürdüğüne ilişkin herhangi bir bilgilendirme yapılmadığının ifade edilmesi gerekiyor.
Sonuç olarak eser, popüler kültüre de daha uygun şekilde Putin’in daha karanlık tarafını incelemek isteyen ve bu konuda bilgi sahibi olmak isteyen okuyucular için incelenmesi gereken eserlerden birisi olarak telakki edilmelidir. Ancak Putin’i daha etraflıca incelemek isteyen araştırmacılar için ise, tek taraflı bir kaynak olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
ALINTILARIM (*):
Berezeovski, Putin’i kendisinin yetiştirdiğini iddia ediyor. Putin ile 1990 yılında, işini büyütüp Leningrad’a açılmaya çalışırken tanışmıştı. Berezovski, sonradan oto galerici olmuş bir akademisyendi. O zamanlar Belediye Meclisi Başkanı olan Anatoli Sobçak’ın vekili olan Putin, Berezovski’nin Leningrad’da bir servis istasyonu açmasının ayarlanması konusunda ona yardım etmiş ve teklif edilen rüşveti reddetmişti - bu da Berezovski’nin onu hatırlaması için yeterliydi.
Volodya, Vova, Volod’ka ve Vovka, Vladimir için kullanılan kısaltılmış isimlerdir ve burada artan samimiyet derecesine göre sıralanmışlardır.
Aile, Rusya’nın gelecekteki yöneticisini ararken Berezovski ile Putin arasında bir dizi toplantı olmaya başlamıştı. O zamanlar Putin, Rus gizli polisinin başındaydı. Yeltsin üst rütbeli subayları her yerde dağıtıp ortadan kaldırmıştı ve FSB de -KGB’nin devamı olan kuruluşun yeni adı: Federal Güvenlik Servisi- buna istisna değildi. FSB’nin başına geçtiğinde kendisine general rütbesi önerdiklerini ancak bu şerefi reddettiğini iddia edecekti sonradan. “Albaylara emir vermek için general olmaya gerek yok” diye açıklıyordu eşi, onun bu kararını. “Bunu yapabilecek yetenekte birisinin olması yeterli”.
Vatanseverlik kelimesini bu şekilde anladığını biliyordum - aynı tüm o KGB okullarında kendisine öğretildiği gibi: “Ülke, korku uyandırdığı ölçüde büyüktür ve medya sadık olmalıdır.”
Sekizinci sınıf arkadaşlarından birisi Putin’den bahsederken “Vovka hakkında söyleyebileceğim bir şey varsa o da, hiçbir zaman insanlara hakaret eden ve canlarını sıkan pisliklerin ve namussuzların yaptıklarının yanlarına kalmasına izin vermeyeceğidir.”
Bayan Putin “Bir akşam onun dairesinde oturuyorduk. Bana, “Küçük dostum, artık benim nasıl biri olduğumu biliyorsun. ben, basit bir şekilde söylemek gerekirse, rahat tabiatlı biri değilim,” dedi. Sonra kendini tarif etmeyi sürdürdü: Konuşkan değildi, o yüzden oldukça ters olabiliyordu, duygularınızı incitebilirdi vs. vs. Hayatınızı paylaşmak için pek de iyi biri sayılmazdı yani. sonra devam etti. “Geçtiğimiz üç buçuk sene içinde muhtemelen kararını vermişsindir.” Herhalde ayrılıyoruz diye düşündüm. Bu nedenle de, “Evet, kararımı verdim,” dedim. O da bana, sesinde şüpheyle, “Gerçekten mi?” diye sordu. İşte o zaman kesin olarak ayrılacağımızı anladım. “O zaman” dedi, “seni seviyorum ve şu şu tarihte evlenmeyi teklif ediyorum.” Bu, kesinlikle beklemediğim bir şeydi.”
Bir zamanlar “casus olduysan, hep casus kalırsın,” diye karşılık vermişti arkadaşı; bu sık kullanılan bir Sovyet deyimiydi. (Can çıkar huy çıkmaz anlamına gelen “Once a priest, always a priest” deyimindeki “priest” sözcüğü yerine Ruslar “spy” kelimesini kullanıyorlar.)
Gorbaçov, Mart 1991 yılında, SSCB’nin varlığını korumak konusunda bir referandum düzenledi; SSCB’yi oluşturan on beş cumhuriyetin dokuzunda insanlar bunu destekler şekilde oy verdiler, ancak altı cumhuriyet oylamayı boykot etti. Ayın sonunda, Gürcistan kendi referandumunu düzenledi ve SSCB’den ayrılma yönünde bir sonuç çıktı. Cumhuriyetler, federal merkeze vergi vermeyi bırakmıştı ve bu da zaten devasa boyutlarda olan bütçe krizini daha da şiddetlendiriyordu. Gıda ve temel ihtiyaç malzemelerinde yaşanan kıtlık, daha kötüye gitmesi mümkün görünmese bile daha da kötüleşti. Nisan ayında hükümet, ihtiyatlı bir şekilde fiyat kontrollerini gevşetmeye çalıştı; bunun sonucunda fiyatlar yükseldi, ancak arzda bir değişiklik olmadı. Haziran ayında, tıpkı SSCB Rus Cumhuriyeti'nin bir parçası olan Çeçenistan gibi, Ukrayna da SSCB’den bağımsızlığını ilan etti. Rusya’nın devlet başkanlığı seçimleri yine haziran ayında yapıldı ve görece Yeltsin seçildi. Hem Moskova hem de Leningrad’da, o zamana kadar hiç var olmamış belediye başkanlığı makamı kuruldu ve haziran ayında Sobçak, Leningrad Belediye Başkanı seçildi. Bu ona, şehir meclisi başkanlığından çok daha uygun bir görevdi: Ne de olsa her zaman bir icracı gibi hareket etmişti. Putin ise, belediye başkanının uluslararası ilişkilerden sorumlu yardımcısı oldu.
22 Ağustos tarihinde, Rus Yüksek Sovyeti, Sovyet döneminin orak-çekiçli kızıl bayrağının yerine, beyaz, mavi ve kırmızı renkli yeni Rus bayrağını tesis eden bir karar çıkardı.
Büyük ihtimalle, Putin de tıpkı patronu gibi darbe günlerini tarafsız kalarak geçirdi ve eğer KGB’den istifa ettiyse bile bunu darbe sona erdikten sonra yaptı. Sobçak ve pek çok insanın tersine, birkaç ay önce Yeltsin’in izinden gitmemiş ve Komünist Parti’den istifa bile etmemişti: Putin’in Parti üyeliği, başarısızlıkla sonuçlanan darbeden iki hafta sonra, Yeltsin partiyi dağıtan bir kararname çıkardığı zaman sona erdi. Bu nedenle de şu soru baki kalıyor: Putin’in darbe sırasında kendisine anlattığı hikaye neydi? Sobçak’ın yakın çevresinde darbecileri destekleyen kişinin ya da kişilerden birinin o olması mümkün mü? Bunun cevabı ise evet.
Seçimden birkaç ay sonra Salye hala müttefik olduklarına inandığı birkaç politikacıyı görmeye gitti. Yeni bir örgüt kurmaktan bahsetmişlerdi. Sergey Yuşenkov, perestroyka sırasında güçlü bir liberale dönüşen ve 1990’lı yıllar boyunca inançlarına sıkı sıkıya bağlı kalan kariyer sahibi bir askerdi. Yuşenkov’a yaptığı ziyaret Salye’yi o kadar korkutmuştu ki, on yıl sonra bile konuşmalarının detaylarından açık bir şekilde bahsetmeyi reddediyordu. “Oraya gittiğimde ofisinde bir adam vardı” dedi bana. “Nasıl biriydi?” “Bir adam işte. Yapıcı olduğunu söyleyemeyeceğim bir görüşmemiz oldu. Eve döndüm ve Nataşa’ya taşraya yerleşeceğimi söyledim.” “Sizi tehdit mi etti?” “Kimse doğrudan beni tehdit etmedi.” “O zaman neden gitmeye karar verdiniz?” “Çünkü o kişiyi tanıyordum.” “Peki onu görmek ne anlama geliyordu?” “Mümkün olduğu kadar uzağa gitmem gerektiği anlamına geliyordu.” Yıllar boyunca, onun yurtdışında, belki de Fransa’da yaşadığı ve Yeni Yıl arifesinde Putin’den tehditkar bir kartpostal aldığı yönünde söylentiler dolandı. Birkaç kişinin tam olarak aynı kelimeleri kullanarak, hayali kartpostalda yazılanları aktardıklarını duydum: “Size mutlu bir Yeni yıl diliyor ve bunun tadını çıkaracağınız kadar sağlıklı olmanızı umuyorum.” Salye bana hiçbir zaman bir kartpostal almadığını söyledi; aynen şüphelendiğim şekilde, bu ısrarlı söylentiler bana Salye’nin kaderinden çok, Putin’in kendisi için yaratmış olduğu imajı anlatıyordu. Ancak kartpostal olsun ya da olmasın Salye çok korkmuştu.
Yuşenkov, politik kariyerine devam etti. 2002 yılında, meslektaşlarının Putin’in politikalarına ve kendi deyimiyle bürokratik polis rejimine ısrarla destek vermelerini protesto etmek için parlamentonun liberal kesiminden ayrıldı. 17 Nisan 2003 tarihinde, arabasından çıkıp Moskova’nın kuzeyindeki dairesine doğru yürüdüğü sırada Yuşenkov göğsünden dört kez vuruldu.
Eski yardımcısının göz kamaştırıcı yükselişinden cesaret bulan Sobçak, Paris’teki sürgün hayatını sonlandırmaya karar verdi ve 1999 yazında Rusya’ya geri döndü. Ancak Sobçak her zaman olduğu gibi fazla konuşuyordu. Putin’in kariyerinin kilit bölümlerini, eskiden himayesi altında olan Putin’in anlattığı hikayeyle çelişecek şekilde anlatıyordu. Sobçak 20 Şubat’ta Kaliningrad’ın dışında bir otelde ölü bulundu. Yerel gazeteciler, kısa süre içinde Sobçak’ın ölümünün etrafında birtakım gariplikler olduğunu fark ettiler. Bunlardan en önemlisi, cesedin üzerinde iki farklı otopsi yapılmış olmasıydı. Biri Kaliningrad’da, diğeriyse St. Petersburg’da, Sobçak’ın Paris’e kaçmasına yardımcı olan doktor Yuri Şevçenko’nun yönettiği askeri hastanede yapılmıştı; Şevçenko artık sağlık bakanıydı, fakat hastanedeki görevini de bırakmamıştı. Sobçak’ın resmi ölüm nedeni, çok şiddetli ancak doğal bir kalp kriziydi.
2007 yılında Vaksberg, SSCB ve Rus tarihindeki siyasi zehirleme olayları hakkında bir kitap yayımladı. Bu kitapta, Sobçak’ın yatağının yanındaki lambanın ampulünün üzerine zehir konarak öldürüldüğünü ve bu şekilde zehirli maddenin lamba yandığında ısınarak buharlaştığı teorisini geliştirmişti. Bu, SSCB’de geliştirilmiş bir teknikti. Kitap yayımlandıktan birkaç ay sonra, Vaksberg’in arabası Moskova’daki garajında havaya uçtu; Vaksberg arabanın içinde değildi.
Sadece birkaç ay önce, 18 Aralık 1999 tarihinde vekaleten devlet başkanı olmasından iki hafta önce - Putin, Sovyet gizli polisinin kuruluşunun kutlandığı bir ziyafette konuşmuştu. Silik bir mesleki tatil günü olan 18 Aralık, ilerleyen yıllarda caddelerin kutlama afişleriyle kaplanacağı ve tv kutlamalar hakkında haber yapacağı kadar önem kazanacaktı. Ziyafet sırasında Putin, “Belirtmek isterim ki,” dedi, “federal hükümette gizli olarak çalışmakla görevlendirilmiş FSB subayları, kendilerine verilen ilk görevlerini başarıyla tamamlamışlardır”. Bir salon dolusu gizli polis kahkahalara boğuldu.
Putin başbakanını seçmişti; endamı, bas tonlu gür sesi, Holywood aktörlerininkini andıran yakışıklılığı ve beyaz dişlerini ortaya çıkaran gülüşü, siyasi hırstan yoksunluğunu maskeleyen bir adamdı bu. Kasyanov “Beni 2 Ocak’ta çağırdı,” dedi ki, bu Yeltsin’in istifasını sunmasından sadece üç gün sonraydı. Göreve gelmem konusundaki şartlarını söyledi. Bana “Kıçını benim çöplüğüme sokmadığın sürece, iyi geçiniriz,” dedi. Sokak ağzına tamamen yabancı olan Kasyanov, Putin’in söylediği şeyin içeriğinden çok kullandığı kelimelerden dolayı şaşırmıştı. Anayasa, başbakana üniformalı birimlerin üzerinde geniş ölçüde yetkiler veriyordu; Putin ise ona başbakan olmak istiyorsa bu yetkilerinden vazgeçmesi gerektiğini söylüyordu.
Putin’in devlet başkanı olarak resmen görevde olduğu ikinci gün, benim de ofisteki ikinci günümdü ve özel polis kuvvetleri, benim çalıştığım derginin de bağlı olduğu, Vladimir Gusinski’ye ait Media-Most şirketinin genel müdürlüğüne baskın yaptılar. Kamuflajlı, sadece gözleri açıkta bırakan siyah kar maskeli ve ellerinde kısa namlulu otomatik tüfekler bulunan çok sayıda adam, Moskova’nın merkezinde, Kremlin’den yaklaşık bir buçuk kilometre uzaklıkta, tadilatı yeni bitmiş binadaki ofislere zorla girdiler, çalışanların bazılarını hırpaladılar ve kağıt yığınlarını karton kutulara doldurarak küçük kamyonlara yüklediler. Aslında bu baskın, 1990’larda Rusya’da iş yapmış, en azından ticaret hayatını gözlemlemiş birinin gayet aşina olduğu bir şeydi; bir tehditti. Bu tür baskınlar genellikle organize suç örgütleri tarafından kimin patron olduğunu ve kimin polis üzerinde daha fazla etkisi olduğunu göstermek için düzenlenirdi. Ancak bu baskın, çeşitli açılardan sıra dışı bir baskındı: boyutu (çok fazla sayıda polis, birkaç kamyon dolusu belge); gerçekleştiği yer (Moskova’nın merkezi); zamanlaması (güpegündüz) ve hedefi (ülkenin en çok nüfuzlu yedi girişimcisinden biri)
Gusinski’nin aleyhine açılan dava da, tıpkı Dmitri’ninki gibi kişisel bir kan davasıydı. Gusinski, seçim sırasında Putin’i desteklememişti. Seçimden iki gün önce bina patlamalarıyla ilgili programı yayınlayan kanal, Gusinski’nin kanalıydı. Dosyalarımı gözden geçirirken, şirketin kurulmasına yetki veren bir belge buldum; belge Putin tarafından imzalanmıştı. Vladimir Gusinski hapiste sadece üç gün geçirdi. Kefaletini ödeyip serbest kalır kalmaz ülkeyi terk ederek, Putin rejiminden kaçan ilk siyasi mülteci oldu. (Putin’in göreve gelmesinin üzerinden 5 hafta geçmişti.)
Bu arada bir evinin olduğu İspanya ile İngiltere arasında gidip gelen Gusinski, Rus devletiyle medya imparatorluğunun geleceği hakkında görüşmeler yapıyordu. Gusinski kişisel olarak şirketin yüzde 60’ına, devlet petrol tekeli Gazprom da yüzde 30’una sahipti; kalan yüzde 10’u ise şirketin üst düzey yöneticileri başta olmak üzere özel şahıslara aitti. Gusinski, sahip olduğu uydu ağını kurmak için devlet bankalarına oldukça fazla borçlanmıştı. Bir yıldan kısa bir süre önceye kadar hala borçlarının affedileceğine dair temelsiz sayılamayacak umutları vardı. Devlet, borcun geri kalanının erkenden ödenmesini istiyor, ödemenin de nakit para yerine şirket hisseleriyle yapılmasını talep ediyordu - böylece devlete ait petrol tekelinin, medya imparatorluğu bünyesindeki şirketleri kontrol etmesi planlanıyordu. Görüşmeler daha düşmanca bir hal aldığı sırada biri Gusinski’nin ülkeyi terk etmeden önce imzaladığı bir belgeyi basına sızdırdı. Görünüşe göre Gusinski, kişisel özgürlüğü karşılığında şirketinin çoğunluk hissesini Gazprom’a vermeyi yazılı olarak kabul etmişti. En kötü tarafı ise, belgenin sadece Gusinski tarafından ve Gazprom’un sırf bu olaylar nedeniyle kurulmuş olan medya departmanının başkanı tarafından değil, aynı zamanda basınla ilişkiler bakanı Mihail Lesin tarafından da imzalanmış olmasıydı. Gusinski bir basın toplantısıyla bakanın kendisini tehdit ettiğini, kendisini silah zoruyla baskı altına alarak bu belgeyi imzalamaya zorladığını söyledi.
Putin, eskiden iktidarı belirleyen ve hala Kanal Bir’den sorumlu olan Berezovski’yi çağırdı ve oligarkın tv şirketindeki hisselerini devretmesini istedi. “Ona, genel sekreter Voloşin’in huzurunda hayır dedim,” diye anlatacaktı Berezovsky, bana “Bunun üzerine Putin ses tonunu değiştirdi ve “O zaman daha sonra görüşürüz, Boris Abramoviç” deyip gitmek üzere ayağa kalktı. Ben de, “Volodya, bu bir elveda” dedim. Bu sözle dokunaklı bir şekilde ayrıldık. Putin odadan çıktığında Voloşin’e döndüm ve “Saşa, biz ne yaptık? Kara albayları yeniden iktidara mı taşıdık?” dedim. Voloşin başını kaşıdı ve “Sanmıyorum” dedi.
Putin’in göreve gelmesinden üç ay sonra, ülkenin en varlıklı adamlarından ikisi nüfuzlarından tamamen mahrum bırakılmış ve etkili bir şekilde ülkeden kovulmuştu. Putin’in iktidara gelmesinin üzerinden henüz bir yıl bile geçmemişken, üç federal tv ağının üçü de devlet tarafından kontrol ediliyordu.
İki başlı kartal sembolü ancak 2000 yılının aralık ayında, Putin’in parlamentosunun oylamasıyla resmi olarak devlet mührü olarak kabul edildi.
Parlamentonun üst kanadının seçilmiş üyelerinin yerine, atanmış olanları getiriyordu: Rusya’nın seksen dokuz bölgesinin her birinden iki üye olacak ve bunlardan biri bölge valisi, diğeri ise yasama meclisi tarafından atanacaktı. Tasarılardan bir diğer ise, seçimle göreve gelmiş valilerin, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın, sadece kanuna aykırı davrandığı şüphesiyle görevinden alınmasına olanak sağlıyordu. Putin’in kararnamesi, ülkenin yedi büyük toprak parçasında görev yapacak yedi devlet başkanlığı delege temsilciliği kuruyordu. Devlet başkanı tarafından atanan bu delegeler, seçilmiş valilerin çalışmalarını denetleyecekti.
Marina Litvinoviç, artık Putin’in başkanlık yarışındaki tek liberal rakibi olan ve dört yıl önce kendisi de Putin’i destekleyen eski parlamento üyesi İrina Khakamada’nın kampanyasını yürütüyordu. Kampanya sırasında Litvinoviç, kendisine “Nerede yaşadığını ve çocuğunun dışarıda nerelerde oynadığını biliyoruz,” diyen bir telefon aldı. Üç yaşındaki çocuğu için koruma tuttu. Aynı zamanda kendisi de gaspa uğrayıp dövüldü. Glazyev’in kampanyasını yöneten Yana Dubeykocskaya da gaspa uğrayıp dövüldü ve bir seferinde fren balatalarının kesildiğini fark etmeden arabasını kullanmaya başladı. Zulüm merdivenin bir alt basamağında ise ev soygunları bulunuyordu. Seçime yaklaşılan aylarda muhalif gazetecilerin ve dört yıl sonra daha adil bir seçim yapılmasını sağlamak için çalışan bir grup olan 2008 komitesi aktivistlerinin dairelerine girildi. Bu ev soygunları, genellikle Moskova’nın farklı bölgelerinde eşzamanlı olarak gerçekleşiyordu. Benim daireme de şubat ayında hırsız girdi. Evimden sadece dizüstü bilgisayarım, masaüstü bilgisayarımın sabit sürücüsü ve cep telefonum çalındı.
Artık tüm siyasi partilerin yeniden tescil edilmesi gerekiyordu ve bu da bu partilerin çoğunun ortadan kalkacağı anlamına geliyordu. Seçim barajı, yüzde 5’ten yüzde 7’ye çıkarıldı. Son olarak da, teklif edilen kanunlar artık parlamentonun alt kanadına getirilmeden önce bir süzgeçten geçecekti: Devlet başkanı kişisel olarak, tüm kanun tasarılarını gözden geçirmesi için, halk kamarası denen bir denetleme organı atayacaktı. Bu değişikliklerin 2004 yılının sonunda kanunlaşmasının ardından, federal seviyede doğrudan seçimle göreve gelen sadece bir kamu görevlisi kalmıştı: devlet başkanının kendisi.
23 Kasım 2006 tarihinde, Aleksandr Litvinenko isimli bir adam, Londra’daki bir hastanede hayatını kaybetti. Kırk bir yaşındaydı, bir FSB subayıydı ve son günleri İngiliz ve bazı Rus medya organları tarafından neredeyse canlı olarak yayınlanmıştı. Ertesi gün ise, onu öldürmekte olan eser miktardaki zehrin kalıntıları en sonunda idrarında bulundu: Bu, çok ender bulunan ve yüksek derecede radyoaktif bir madde olan polonyumdu. Birkaç saat sonra kalbi iki gün içinde ikinci kez durdu ve Litvinenko hayatını kaybetti.
AB-Rusya zirvesi için Brüksel’deydi. Toplantılardan sonraki basın toplantısında, Fransız Le Monde gazetesinden bir muhabir, Çeçenistan’da sivillere karşı ağır silah kullanımı konusunda bir soru sordu. Sakin görünen, hatta dudağının kenarıyla hafifçe gülümseyen Putin şöyle cevap verdi: “Eğer radikal bir İslamcı olup sünnet olmaya hazırsanız, sizi Moskova’ya bekleriz. Biz pek çok inancın bulunduğu bir ülkeyiz. Bu konuda uzmanlarımız var. Operasyonun öyle yapılmasını tavsiye ederim ki oradan bir daha asla bir şey çıkmaz.”
3 Eylül’de yaşanan okul baskınında ise, teröristleri imha etmek için Rus askerleri tarafından sert bir müdahale yapılıyordu. Teröristler spor salonunda kalanları pencerenin önünde tutarak askerlere kadın ve çocuklara ateş ettiklerini göstermeye teşvik ettiler. Rus askerleri; tankları, el bombalarını ve lav silahlarını, önce spor salonuna, sonra da okul kafeteryasına olmak üzere kullanıyordu. Teröristler defalarca kadınları ve çocukları ateşten korunaklı odalara taşımaya çalıştılar. Dışarıda, yerel polis, Rus askeri birliklerini ateşi kesmeleri konusunda ikna etmeye çalışsa da başarısız oldu. Toplamda, aralarında rehineleri yangından kurtarmaya çalışan ve FSB mensubu olmayan on subayın da bulunduğu 312 kişi hayatını kaybetti.
Doktorlar Litvinenko’nun zehirlenmesinin nedenini ancak hayatını kaybetmesinden birkaç saat önce belirleyebildiler. Bu, doğada sadece cüzi miktarlarda bulunan ancak istendiği zaman üretilebilen son derece radyoaktif bir madde olan polonyumdu. Bu madde sadece Rusya’da üretiliyordu.
Bu cinayetlerin gerçekleştiği dönemde Rusya’nın Çeçenistan’dan çekilirken itinayla seçilmiş genç bir lidere, Ramazan Kadirov’a ülkeyi özgürce yönetme hakkı ve olağanüstü parasal yardımlar sağlanıyordu.
Yukos’un kapitalistleşmesi, kısmen petrol fiyatının artması, kısmen üretim maliyetlerini önemli ölçüde düşüren yeni ve çağdaş sondaj ve rafinaj sistemleri ve kısmen de bu yeni şeffaflık sayesinde katlanarak artıyordu. Hodorkovski, Rusya’nın en zengin adamıydı ve açık bir şekilde dünyanın en zengin adamı olma yolunda ilerliyordu. 2 Temmuz 2003 tarihinde, Yukos’un ana şirketi Group Menatep’in yönetim kurulu başkanı Platon Lebedev tutuklandı. Birkaç hafta sonra, eski bir KGB subayı olan, Yukos’un güvenlik şefi parmaklıklar arasındaydı. İçeriden bilgi sahibi olanlar ve olayların ardındaki gözle görülür mantığı takip edebilenler Hodorkovski’ye kısa süre içinde kendisinin de tutuklanacağını söylediler.
18 ay sonra, Hodorkovski sadece altı değil on bir suçtan suçlu bulunacak ve bir hapishane kolonisinde dokuz yıl geçirmeye mahkum edilecekti. Mahkumiyetinin bitmesine henüz epey zaman varken, hakkında yeni suçlamalarda da bulunulacak ve bu sefer parmaklıklar ardında 14 yıl geçirmeye mahkum edilecekti.
Hodorkovski konuşurken ayrıca, devlete ait petrol debi Rosneft’in, daha küçük bir özel petrol şirketiyle birleşmesinden de bahsetti. “Herkes bu anlaşmanın, nasıl diyelim, ikinci bir boyutu olduğunu düşünüyor,” dedi, Hodorkovski, Rosneft’in ödemiş olduğu fazlasıyla yüksek tutarı ima ederek. “Rosneft’in başkanı da burada - belki bir yorum yapmak ister.” Rosneft’in başkanı bir yorumda bulunmadı. Hodorkovski’ye yanıt veren kişi Putin’in ta kendisi oldu. “Yukos da dahil olmak üzere bazı şirketlerin olağanüstü rezervleri var. Soru ise şu: Bu şirket bu rezervleri nasıl elde etti?” diye sordu, daha iri görünmesini sağlayacak şekilde sağ omzunu kaldırmak için sandalyesinde kıpırdanarak ve bunun bir soru değil tehdit olduğunu açıkça belirtecek şekilde zorbaca gülümseyerek. “Ayrıca sizin şirketinizin de vergi konusunda bazı sorunları var. Yukos’un yönetim kademesine hakkını vermek gerek, şirket her şeyin icabına bakıp devletle olan tüm sorunlarını halletmenin bir yolunu bulmuş. Ama kim bilir, vergi akademisine girmek için bu kadar fazla rekabet olmasının nedeni belki de budur, değil mi?”
Temmuz 2008’de, bir metal ve kömür fabrikasının sahibi, Putin’in kendisini azarlamayı planladığı toplantıya gelmediğinde Putin, “İnsanların hastalanabileceğini anlıyorum, ancak İgor Vladimiroviç’e en kısa sürede iyileşmesini tavsiye ediyorum. Yoksa onu tedavi etmesi için bir doktor göndereceğim ve sorunu kökünden halletmesini sağlayacağım.”
DEĞERLENDİRMELERİM:
Konu: Eserde, Putin’in Rusya Devlet Başkanlığına geliş süreci ve sonrasında yaşanan hadiseler konu ediliyor.
Üslup: Yazar, sade bir dil kullanmış olsa da, kitaptaki olay örgüsü ve kronolojik sıranın belirlenmesinde kopukluklar yaşandığı görülebiliyor. Olayların öncelikle can alıcı noktasına değinmeyi tercih ederek, gelişme aşamasını daha sonra anlatması ilk bakışta okuyucuya olay örgüsünde bir kopukluk hissiyatı verebiliyor.
Özgünlük: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Karakter: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Akıcılık: Üslup bölümünde ifade edilen hususlar dikkate alındığında eserin, içerik olarak kimi yerlerde sürükleyici bir yapıda olduğunun belirtilmesi gerekiyor. Ancak akıcılık unsurunun olay örgüsündeki kopuk ve parçalı anlatım sebebiyle menfi bir tesir gösterdiği açıkça hissediliyor.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 6,5
Akıcılık: 7,5
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 7,3 puandır. 7 barajını geçmesi ve Putin’e ilişkin detay bilgiler içermesi yönünden incelenmesi gereken kitaplar arasında yer alan eserin, üslup yönünden zayıf olması ise okuyucular için bazı yerlerde durağanlık hissine sebebiyet verebiliyor.
(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:
PUTİN YÜZÜ OLMAYAN ADAM
Yazar: Masha Gessen
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Baskı: 1. Baskı - Ocak 2015
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments