top of page

VAHŞETİN ÇAĞRISI - JACK LONDON


Jack London
Vahşetin Çağrısı

YORUMLAR:


Jack London'un Beyaz Diş'ini sevenler ve etkilenenler için yine etkileyici ve sürükleyici bir hikayesi daha mevcut. Yazar, Vahşetin Çağrısı kitabında yazar Buck isimli Husky türü bir köpeğin başından geçenleri köpeğin gözlerinden okuyucuya sunmayı başarıyor. Eser ilk bakışta, bir ezop masallarına benzetilmesi sebebiyle çocuklara hitap edecek bir hikaye gibi algılanabilecek olsa da, içerdiği mesajlar ve tahliller ile herkesin hayatına derin manalar katabilecek bir klasik olarak karşımıza çıkıyor.


Buck, türünün en değerli örneklerinden birisi olarak öncelikle bir ev hayatı yaşadığı rahat ortamından sahibinin inisiyatifi ile satılarak, bir köpek çiftliğine daha yüksek bir bedel ile gönderiliyor. Bu süreçte kırmızı süveterli bir adamın, onu sindirmek için sopa ile defalarca dövmesi neticesinde hayatındaki en değerli derslerden birisini alıyor ve sonrasında Kanadalı bir sahibe satılıyor. Böylece Kuzey Ülkesi köpeklerinden gelen atalarının genlerinin hala kendisinde de etkili bir şekilde bulunduğunu ve kızak çeken köpeklerle birlikte yaşayarak o hayatın zorluklarına adapte olmayı başarıyor. Hatta bir süre sonra sürüsünün lideri olan köpeğe zor zamanlar geçirttikten sonra, onu sahiplerinin olmadığı bir bölgede sıkıştırarak saf dışı bırakmayı başarıyor.


Ardından sürünün liderliğine soyunan Buck, sahibi tarafından oldukça saygı duyulan bir köpek olsa da, iyi bir fiyat karşılığında kargo kızağı çeken bir köpek olarak kızağa sürüsüyle birlikte alınıyor. Bu zorlu süreçte oldukça zorlanan ve hem sürüsünden bir sürü köpeğin hayatını yitirmesine sebep oluyor, hem de kendisini zayıf düşüren bir süreç sonucunda bir grup gezgin tacire satılıyor. Ancak bu gezginlerden bir tanesi kendisine çok iyi davranırken asıl grubun lideri diğer köpeklere olduğu gibi ona da kötü davranıyor. Bir gün yine ince bir buz tabakasının üzerine gelindiğinde Buck, sahibine sinirlenerek onun kırbaçlarına aldırış etmeden arabayı hareket ettirmekte direniyor. En sonunda pes etmeden sürüden uzaklaştırılıyor ve onu seven sahibinin onu koruması ile birlikte ikisi birlikte yollarına devam ediyor. Tacirlerin arabası ise, buzun kırılması ile sulara gömülüyor ve hepsi can veriyor.


Sahibi ile oldukça yakınlaşan ve hem sahibinin onun hayatını kurtardığı hem de onun sahibini kurtardığı birkaç olay ile daha da sağlamlaşan bağları bir süre sonra sahibinin ormanlık alanda bölgenin yerlileri tarafından öldürülmesi ile son buluyor. Ancak bu süreçte Buck, ormandaki kurt sürülerinden birisine tabi olan zayıfça bir kurt ile vakit geçirerek ormanda daha fazla zaman geçiriyor. Hatta sahibinin ölümü de onun birkaç gün gruptan uzak kalması neticesinde meydana geliyor. Sonrasında bu grubun yerlilerinin başına musallat olan Buck bölgede bir efsane haline geliyor. Ancak bunun için, oradaki kurt sürüsüne kabul edilme sürecinde tek seferde yaklaşık 25 kurdu öldürmesi ve sonrasında yerlilerin kamplarına saldırarak onların yemeklerini çalması gibi birçok serüven yaşaması gerekiyor.


Bu şekilde özetlendiğinde her ne kadar bir köpeğin yaşamını anlatan hikaye gibi gözükse de aşağıdaki ALINTILAR bölümünde de görüleceği üzere, yazarın bir kurt köpeği aracılığı ile kimi yerlerde insanlar ile hayvanların toplumsal yapılarındaki benzerlikleri çarpıcı bir şekilde ortaya koyduğu fark ediliyor. Dikkat edilerek incelenecek olursa, her bir sahip değişimi aslında insanlar için farklı bir insanın hayat düzeni gibi dahi görülebilir. İlkinde çok rahat ve tüketime dayalı bir hayatın yaşandığı refah dolu bir hayat; ikincisinde, yalnızca para karşılığı ve işgücü için satılmak üzere tutulan bir köle yaşamı; bir diğerinde disiplinli ve çalışkanlık gerektiren bir hayat biçimi gibi buna benzer hayat çeşitlerinin insanlar için de mümkün olduğu gözler önüne seriliyor. Bu açıdan eserde, toplumsal ve siyasi birtakım mesajlar da dikkat çekici ve beklenmeyecek şekilde hikayeye iyi monte edilmiş şekilde okuyucuya aktarılabiliyor. Bu yönden, gerçek anlamda etkili bir hikayenin çıktığı, hem çocukların okuması gereken hem de yetişkinlerin ders alabileceği her yaşa hitap eden bir eser meydana getirildiği görülüyor.


Sonuç olarak eser, her yaştan okuyucunun kesinlikle okuyup üzerine düşünmesi gereken kitaplardan birisi olduğunu gösteriyor.


ALINTILAR(*):

  1. Günler geçtikçe kimi kafeslerin içinde, kimi boynunda iple; bazısı yumuşak başlı, bazısıyla kendisi gibi öfkeli ve kükreyen köpekler geliyor ve Buck, bu köpeklerin her biri kırmızı kazaklı adamın egemenliği altına girerken onları izliyordu. Bu vahşi ve acımasız gösteriyi tekrar tekrar izlerken aldığı ders, artık Buck'ın içine iyice yerleşmişti: Elinde sopa olan adam, kuralları koyandır, emirleri yerine getirilecek olan efendidir ama ona yaltaklanmak şart değildir. Dayağını yedikten sonra adama yaltaklanan, kuyruk sallayan hatta elini yalayan köpekler gören Buck, bu kabahati asla işlemedi ve adama yaltaklanmadı. Bir de ne emirlere uyan, ne de boyun eğen ve sonunda egemenlik mücadelesinde öldürülen bir köpek gördü.

  2. Yeni köpeklerden kurnaz ve kaytarıcı bir hırsız olan Pike'ın, Perrault'un arkası dönükken bir dilim tütsülenmiş eti sinsice çaldığını görünce ertesi gün aynı gösteriyi bu kez kendisi tekrarlayıp koca bir parça et çaldı. Buck'ın bu ilk hırsızlığı, onun acımasız Kuzey Toprakları ortamında hayatta kalabilecek bir köpek olduğunun işaretiydi. Yine bu hırsızlık onun, değişen koşullara kendini uydurma becerisini gösteriyordu ki böyle bir beceriden yoksun olmak, hızlı ve korkunç bir ölüm demekti. Ayrıca bu hırsızlık, hayatta kalmak için amansızca mücadele ederken anlamsızlaşan veya bu mücadeleye engel olmaya başlayan ahlaki değerlerinin bozulduğunu veya parçalandığını gösteriyordu. Tabi ki Buck bu noktaya akıl yürüterek gelmiş değildi. Sadece ortama uyuyor ve farkına bile varmadan kendini yeni hayat tarzına uyduruyordu.

  3. Hayret içindeki takımın köpekleri çukurlarından dışarı fırladıklarında vahşi işgalcilerin saldırısına uğradılar. Buck hiç böyle köpekler görmemişti. Sanki kemikleri derilerini yarıp dışarı fırlayacaktı. Ateş gibi yanan gözlerden, aralarından salyalar akan dişlerden ve ıslak, pis ve sarkmış postlarının ancak örttüğü kemiklerden oluşuyorlardı sadece. Açlığın verdiği çılgınlık, onları direnmesi mümkün olmayan korkutucu yaratıklar haline getirmişti.

  4. Onu etkisi altına alan şey, içinde sonuna kadar yükselen hayattı, varoluşun o büyük dalgasıydı; kendini kaptırdığı şey, tek tek her bir kasından, ekleminden ve sinirinden duyduğu mükemmel hazdı; hareket etmeyenin üzerinde, ölü maddenin teninde kabına sığmayan bir sevinçle uçarak kendini hareket içinde ifade eden, parıldayan ve taşan ölüm karşıtıydı, ölüm olmayan her şeydi onun efendisi.

  5. Spitz, tecrübeli bir savaşçıydı. Spitzbergen'den Kuzey Kutbu'na, Kanada'yı baştan sona geçtikten sonra gittiği Barrens'e kadar her yerde çeşit çeşit köpekle dövüşerek tecrübe kazanmış ve onları yenmişti. Öfkesi acıydı ama kör değildi. İçindeki parçalayıp yok etme tutkusunun aynısına düşmanının da sahip olduğunu unutmazdı.

  6. Kızağın sürücüsü piposunu yakmak için arkasındaki adamdan ateş almak amacıyla bir an oyalandıktan sonra gelip köpekleri dehledi. Ancak köpekler, gözle görülür bir isteksizlikle dönüp duruyor, huzursuzca başlarını bir o tarafa bir bu tarafa çeviriyorlardı; sonunda şaşkınlık içinde durdular. Sürücü de şaşırdı çünkü kızak hareket etmemişti. Manzarayı görmeleri için arkadaşlarını çağırdı. Dace, Sol-leks'i kızağa bağlayan iki koşumu da dişleyerek koparmıştı ve kızağın tam önünde, eski yerinde duruyordu. Orada kalmak için gözleriyle yalvarıyordu. Sürücü allak bullak olmuştu. Arkadaşları, kendisini mahvediyor olsa bile bu ağır işten uzaklaştırılan bazı köpeklerin kalbinin nasıl kırıldığından bahsettiler, yaralanan veya bu zorlu işi yapamayacak kadar yaşlanan köpeklerin yola koşulmadıklarında öldüklerine dair bildikleri örnekleri anlattılar. İnsafa gelip Dave nasıl olsa öleceği için, hiç olmazsa huzurlu ve mutlu bir şekilde, kızağa koşulu halde ölmesine karar verdiler.

  7. Buck, acımasızdı. Doğanın ve dişin yasasını gayet iyi öğrenmişti. Yakaladığı üstünlükten asla vazgeçmez ve bir düşmanını sonu ölüm olan yolculuğa çıkartmışsa işini asla yarım bırakmazdı. Spitz'den ve polis teşkilatıyla posta idaresinin en kavgacı köpeklerinden dersini almıştı; orta yolun olmadığını biliyordu. Ya o efendi olacaktı ya da birileri onun efendisi... Acımak, merhamet etmek, zayıflıktı. Vahşi hayatta merhamet diye bir şey yoktu. Merhamet, korku sanılırdı ve bu yanlış anlama, ölüm getirirdi. Ya sen öldürürsün ya da seni öldürürler, ya sen yersin ya da seni yerler; yasa buydu ve zamanın derinliklerinden gelen bu buyruğa uydu Buck.

  8. Buck'ın öyküsü burada bitebilir. Yeehatların, kurtların türünde bir değişiklik olduğunu, bazlarının kafalarında burunlarında kahverengi lekeler ile göğüslerinin tam ortasında aşağı doğru beyaz akıtmaların bulunduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Daha da ilginci, Yeehatlar sürünün başında koşan bir Hayalet Köpekten bahsederler. Kendilerinden çok daha zeki olduğu, şiddetli kışlarda kamplarından yiyecek çaldığı, tuzaklarından avlarını aldığı, köpeklerini öldürdüğü ve en cesur avcılarına meydan okuduğu için bu Hayalet Köpekten korkarlar. (Thornton ve Pete'in ölümünden sorumlu olan Yeehatlar sonrası katıldığı kurt sürüsünde bahsi geçen Buck)

DEĞERLENDİRME:


Konu: Buck isimli bir Husky cinsi köpeğin hayatını onun gözlerinden anlatan bir eser olarak okuyucunun karşısına çıkıyor.


Üslup: Yazarın yine diğer kitaplarından da fark edilebileceği üzere, olayları olması gereken detaylar ile sunan ve bir o kadar da sade olan üslubu, okuma zevkini artıran önemli bir unsur olarak dikkat çekiyor.


Özgünlük: Bir köpeğin hayatının onun gözlerinden anlatılması önceden beri süregelen bir fabl geleneği olarak algılanabilecek bir eser olduğundan eser, özgünlük açısından fazla öne çıkmamaktadır.


Karakter: Kitapta insanların birer yan karakter olarak kullanılması ve birçok ana ve yan karakterin de köpeklerden oluşması karakter olgusunu incelemenin ilk aşamada zor olarak algılanabilmesine yol açsa da, esasında köpek olan karakterlerin insanlar gibi tahlil ve tasvir edilebilmesi neticesinde üslup ve konu ile birbirini tamamlayan bir hikayenin meydana geldiği aşikardır.


Akıcılık: Eser, gerek üslup gerek de olay örgüsünü zenginleştiren konu ve karakterler ile oldukça akıcı şekilde değerlendirilebilecek eserlerden birisi olduğunu gösteriyor.


Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 puan üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:


Konu: 8

Üslup: 8.5

Özgünlük: 6.5

Karakter: 8

Akıcılık: 8.5


puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 7,9 puan olarak okunması tavsiye edilen eserlerden birisi olarak belirtilmesi gerekiyor. Bu sebeple Vahşetin Çağrısı, basit bir çocuk hikayesi olmaktan ziyade, bazı yönleriyle hepimizin hayatından kesitler içeriyor.


(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:

VAHŞETİN ÇAĞRISI

Yazar: Jack London

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Baskı: 18. Baskı - Ocak 2020

kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.

Comments


bottom of page