YORUMLAR:
Ernest Hemingway tarafından kaleme alınan kült eserlerden birisi olan kitapta, Harry Morgan isimli Kübalı balıkçının devrim dönemindeki ekonomik sıkıntılar sebebiyle kaçakçılık işlerine başlaması ve akabinde başına gelen olaylar konu edilmektedir.
Harry Morgan, balıkçılık ile geçinmenin gün geçtikçe daha da zor olduğu hayatta, bir süre sonra öncelikle kaçak içki teslimatlarına başlar. Daha sonra Bay Sing isimli karakter aracılığı ile kendisine göçmen Çinliler’in kaçakılığı için iş bulmuştur. Ancak bu iş esnasında teknenin bozulması ve kaçakçılarla yakalanmamak için, önce Bay Sing’i öldürmüş ardından, göçmenleri de en yakın adaya bırakarak uzaklaşmak istemiştir. Ancak bu iş esnasında kendilerini gören bir hükümet yetkilisinin onları karaya döndüklerinde ihbar etmesi üzerine tekne, limana demirlenmiş ve gümrük tarafından tekneye el koyulmuştur. Hükümet görevlisinin tekneyi doğrudan suçüstü yapmak isteyerek kendi tuttuğu geminin kaptanına talimat vermesine karşın söz konusu geminin kaptanı olan Willie Adams, gemiyi oraya götürmeyi reddeder. Harry Morgan ise, namuslu ancak zor şartlarda herkes gibi hayatını idame ettirmeye çalışan bir balıkçı olduğunu ifade ederek suçu hükümet görevlisine atmaktadır.
Harry, teknesi bağlansa da yeni bir iş alarak Kübalı devrimcilerin de olduğu bir ekiple denize açılır. İçinde yüklü miktarda para olan gemi seyir esnasında devrimcilerin diğer mürettebat ekibinden Albert’i öldürmesi ile karışır. En sonunda Harry, silahını gizlice ayarlayarak devrimciler ile çatışmaya girer. Çatışmada bütün devrimci ekibi öldürse de kendisi ağır yaralı olarak karaya ulaştığında, vücudu daha fazla dayanamamış ve ameliyat esnasında hayatını kaybetmiştir.
Eser, başından sonuna kadar dönemin Küba’sındaki hayat mücadelesini basit bir balıkçı gözünden anlatmıştır. Bununla birlikte, birçok yerde karakter şemasının zenginliği sebebiyle diğer karakterler gözünden de birçok kişisel görüşlerin aktarıldığı görülmekte ve aynı günlük hayatımızda olduğu gibi sanki birçok kişinin iç dünyasına değinmemizi sağlayan bir film tesiri uyandırmaktadır.
Harry karakterinin ise, okuyucunun ilgisini ve sempatisini çeken ailesine olan bağlılığı ve onları hayatta tutmak için elinden gelen her şeyi yapması, hikayeyi kimi zaman dramatize etmekte kimi zaman da günlük hayatın zorluklarına karşı direnen realist bir insanı gözler önüne sermeyi başarmaktadır.
Özellikle ana karakterin, kimi zaman devrime ve devrimcilere olan bakışını geçim derdi olan bir vatandaş gözüyle en objektif haliyle değerlendirmesi, kimi zaman ise hayatında yaşadığı diğer zorlukları ve karşılaştığı insanlarla mücadelesini gösteren eser, okuyucusunu konusu yönünden en başından itibaren kendisine çekmeyi başarmaktadır. Devrim konusunda, Albert Camus’un Başkaldıran İnsan eserindeki “devrim bir eylemi düşünceye göre biçimlendirme, dünyayı kuramsal bir çerçeveye uydurma çabasıdır. Bunun için, başkaldırı insanları öldürür, devrimse hem insanları, hem ilkeleri yok eder. Ama aynı nedenlerle, tarihte şimdiye dek bir devrim olmadığı da söylenebilir.” ifadelerini sade bir vatandaşın sözlerine uyarlamak gerektiğinde de bundan sonra Hemingway’in bu eserine bakmak yeterli olacaktır. Dolayısıyla yazar, esasında gerçek anlamda hiçbir şeyin değişmeyeceğini, devrim kavramının hükümetlerin değişmesindeki bir araç olarak yapılan kıyım ve ölümleri yasallaştırmak adına kullanıldığını Harry karakteriyle okuyucuya hissettirmiştir.
Yazar, eserde karakterler hakkında birtakım bilgiler verirken aynı zamanda Küba’nın tarihi olaylarına ilişkin de bazı bilgiler vermektedir. Bu konuda kitabın yayınevi tarafından da daha detaylı notlarla desteklenmiş olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak eser, dünya klasiklerine ilgili olan her okuyucunun kesinlikle okuması gereken kitaplardan birisidir. İçermiş olduğu mesajlar ile de, yalnızca bölgesel değil, evrensel bir öğreti mahiyetinde olduğu da söylenilebilir.
ALINTILAR(*):
Eğer insanların kollarını başkalarının cebinden çıkmıyor diye kesmeye kalksalardı, senin ne elin, ne ayağın kalırdı şimdi.
Machado’nun zamanında öldürmediği adam kalmadı, buna da çok alıştı. Öldürmenin zevkli bir şey olduğunu sanıyor. Ama her zaman iyi bir sebepten öldürür. Hem de en gerekli sebepten ötürü… (Machado, Küba Bağımsızlık Savaşı’nın 1895-98 önderlerinden birisidir. 1924’te devlet başkanlığına seçilmiş ve Küba tarihinin en baskıcı diktatörlerinden biri olmuştur.)
Savaşmak için para topluyoruz sadece. Bu uğurda hiç yapmayacağımız işleri bile göze aldık. İleride iş bile vermeyeceğimiz adamları kullanmak zorundayız şimdi. Ama nihai sonuç tüm bunlara değer. Aynı şeyi Rusya’da da yapmışlardı. İhtilalden çok öncelerine kadar Stalin de bir eşkıyadan başka neydi ki!
Mümkün değil, bilemezsin. Yurdun en ıssız köyünde bile kanlı despotluk var. Üç kişi sokakta bir araya gelemiyor. Küba’nın dış düşmanları olmadığından, ordu hiç de gerekli değil. Ama bugün yirmi beş bin kişilik bir ordu besliyor. Bu ordu, onbaşısından en üstüne kadar, milletin anasından emdiği sütü burnundan getiriyor. Herkes, özel tutulmuş askerler bile para yapma peşinde. Machado’nun zamanındaki gibi, baştakilerin şimdi de elinde serserilerden, kabadayılardan, muhbirlerden devşirme bir yedek askeri kuvvetleri var. Ordunun zahmet edip bulaşmadığı her işe bakıyorlar.
Harry “Bana ne ihtilalinden onun. Anasını… onun ihtilalinin. İşçiye yardım etmek için banka soyuyor ve kendisiyle çalışan bir adamı öldürüyor. Daha sonra hiçbir zararı olmayan zavallı Albert’i öldürüyor. O öldürdüğü de işçi. Bunu hiç düşünmüyor. Üstelik de bir ailesi var. Kübalılar Küba’yı yönetir. Hepsi birbirlerine kazık atarlar. Birbirlerini satarlar. Hak ettiklerini alıyorlar. Canı cehenneme ihtilallerinin!.. Benim yapmaya çalıştığım şey aileme bir yaşam sağlamak, onu da yapamıyorum.”
Çünkü biz umutsuzuz. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Büsbütün insanlıktan çıkmışız zaten. Spartacus’tan bir ayrımız gayrımız yok. Ama bizden bir iş çıkması zor; çünkü öyle çok tartaklandık ki tek tesellimiz alkol ve tek gururumuz dayağa dayanabilmek. Gelgelelim, hepimiz böyle değiliz. İçimizde bazıları karşılık verecek.
Komünist olmak için sıkı bir disiplin ve fedakarlık gerekir. Sarhoştan komünist olmaz.
Sen kazanırsın ve birilerinin de kaybetmesi gerekir ve yalnızca enayiler endişelenir.
Helene Bradley gibi. Aptal ve iyi niyetli ama kendisi iyi olamayacak kadar bencil.
Olan ölene olmuyor. Öldürülen ben olsaydım umurumda olmazdı. Sonunda Harry’nin bitkin düştüğünü söylemişti doktor. Bir daha da gözlerini açmamış. Şükürler olsun ki rahat ölüverdi.
Ama Tanrı aşkına, asıl geceleri ne yapacağım, ben onu merak ediyorum. Eğer uyuyamazsanız gecelere nasıl katlanabilirsiniz ki? Sanırım kocanızı kaybettiğinizde insan ne hissedermiş öğrendiğiniz gibi öğrenemiyorsunuzdur bunu da. Evet, öğreniyorsunuz herhalde. Bu kahrolası hayatta Hanya’yı Konya’yı bir güzel anlıyorsunuz. Her şeyi anlıyorsunuz. Daha yeni yeni anlıyorum bunu ben de sanırım. İçinizde bir şey ölüverince her şey kolay geliyor. Birçok insanın çoğu anında olduğu gibi, duygusuz kesiliyorsunuz.
DEĞERLENDİRME:
Konu: Eserde, Harry Morgan isimli Kübalı balıkçının devrim dönemindeki ekonomik sıkıntılar sebebiyle kaçakçılık işlerine başlaması ve akabinde başına gelen olaylar konu edilmektedir.
Üslup: Yazarın Çanlar Kimin İçin Çalıyor isimli kült eserinde görülen sade ve net anlatım biçiminin bu eserde de aynı şekilde okuyucusunu karşıladığı görülmektedir. Günlük dil ile insanların iç dünyalarındaki edebi ve felsefi kısımlara da sürekli değinmeyi ihmal etmeyen yazar, üslubu ile yaşanılan olayları adeta bir film tadında okuyucularına hissettirmeyi başarmaktadır.
Özgünlük: Eser, konusu itibariyle bir dönem romanı olduğundan özgün içerikler barındırmamaktadır. Bu hususta da özel bir gayreti olmadığı aşikardır. Bu sebeple eser, özgün olmasa da bu unsurun bu tarz kitaplarda öncelikli aranan kriterlerden olmadığını belirtmek gerekmektedir.
Karakter: Eserdeki karakter şeması, sayfa sayısı ve anlatılan olayların kapsamı değerlendirildiğinde olması gerekenden daha fazla denilebilir. Özellikle neredeyse her bölümde birden fazla yeni yan karakterin ortaya çıkması okuyucu tarafından olay örgüsünün takip edilmesini zorlaştırabilecek bir etmen olarak değerlendirilebilir. Ancak ana omurgayı oluşturan karakterlerin eserin başından sonuna kadar her aşamada okuyucuyu eserin içinde tutmaya fazlasıyla yeterli olduğunun da ifade edilmesi gerekmektedir.
Akıcılık: Eser, konusu itibariyle ilk sayfasından itibaren okuyucusunda merak uyandırmayı başaran ve olay örgüsünün genel manada titiz kurgulanması sebebiyle aksiyon dolu yapısıyla sürükleyici olarak nitelendirilmeyi hak eden eserlerdendir. Yalnız karakter şemasındaki fazlalıkların bazı yerlerde anlatımı durağanlaştırdığının belirtilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, üslup bölümünde ifade edilen hususlar dikkate alındığında anlatım yönünden de akıcı olması sayesinde başından sonuna kadar tek oturuşta bitirilebilecek eserlerden olduğu rahatlıkla ifade edilebilir.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8,5
Üslup: 8,5
Özgünlük: 5
Karakter: 7,5
Akıcılık: 8,5
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 7,6 puandır. 7 barajını geçen ve 8 barajını da kuvvetle muhtemel özgün sayılabilecek eserlerden olmaması sebebiyle kaçıran eserin, diğer 4 kategorideki değerlendirmeleri dikkate alındığında, kendi alanında kesinlikle okunması gereken kitaplardan birisi olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:
YA HEP YA HİÇ
Yazar: Ernest Hemingway
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Baskı: 3. Baskı – Temmuz 2021
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comentarios